• Bringing Göbeklitepe to Life: Humor in History Tours

  • 2025/03/27
  • 再生時間: 15 分
  • ポッドキャスト

Bringing Göbeklitepe to Life: Humor in History Tours

  • サマリー

  • Fluent Fiction - Turkish: Bringing Göbeklitepe to Life: Humor in History Tours Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-03-27-22-34-01-tr Story Transcript:Tr: Göbeklitepe sabah güneşi altında parlıyordu.En: Göbeklitepe was shining under the morning sun.Tr: İlkbaharın serin havasında, tarihi taşlar arasında kuşların neşeli sesleri yankılanıyordu.En: In the cool air of spring, the cheerful sounds of birds echoed among the historic stones.Tr: Bu eşsiz yerde, Emirhan sık sık turistlere rehberlik ederdi.En: In this unique place, Emirhan often guided tourists.Tr: Emirhan, Göbeklitepe’nin tarihini anlatmayı severdi.En: Emirhan loved telling the history of Göbeklitepe.Tr: Bugün de büyük bir turist grubunu ağırlıyordu.En: Today, he was hosting a large group of tourists.Tr: Ramazan başlamıştı ve ortalık çok canlıydı.En: Ramazan had begun, and the place was very lively.Tr: Emirhan, gruba dikkatle anlatıyordu: “Göbeklitepe, dünyanın bilinen en eski tapınak yeridir...” O sırada, kuzen Nehir, kalabalığın arasında belirdi.En: Emirhan was explaining carefully to the group: "Göbeklitepe is the world's oldest known temple site..." Meanwhile, his cousin Nehir appeared among the crowd.Tr: Nehir, üzerinde komik bir kostüm vardı.En: Nehir was wearing a funny costume.Tr: Renkli bir şapka takmış, elinde plastik kılıç sallıyordu.En: She had on a colorful hat and was waving a plastic sword in her hand.Tr: Her fırsatta turistlerin fotoğraflarına girip poz veriyordu.En: At every opportunity, she jumped into the tourists' photos and posed.Tr: Emirhan, hafifçe kaşlarını çattı ama turuna devam etmeye çalıştı.En: Emirhan frowned slightly but tried to continue his tour.Tr: Ancak Nehir, sürekli dikkatleri dağıtıyordu.En: However, Nehir kept distracting everyone.Tr: Tüm grup gülüyor ve Nehir'in şakalarını izliyordu.En: The whole group was laughing and watching Nehir's antics.Tr: Emirhan, sabrını zorladı.En: Emirhan strained his patience.Tr: Anlaşılan Nehir, yine şakalaşacak bir gün bulmuştu.En: It seemed that Nehir had found another day to joke around.Tr: Emirhan bir durdurdu, derin bir nefes aldı.En: Emirhan paused, took a deep breath, and looked at the group with a smile.Tr: Gruba bakıp gülümsedi.En: "Friends," he said, "I would like to introduce you to a funny character from history..." He pointed at Nehir.Tr: “Arkadaşlar,” dedi, “sizlere tarihten komik bir karakter sunmak istiyorum...” Nehir’i işaret etti.En: "This chaotic adventurer, Nehir, is one of the hidden stories of Göbeklitepe."Tr: “Bu dağınık maceracı Nehir, Göbeklitepe'nin gizli hikâyelerinden biri.” Turistler gülmeye başladı.En: The tourists began to laugh.Tr: Emirhan, Nehir’i turuna dahil etti.En: Emirhan included Nehir in his tour.Tr: Nehir de hemen role girip hikâyesine başladı.En: Nehir immediately got into character and began her tale.Tr: Turistler kahkahalarla güldü ve bir yandan da Emirhan’ın anlattıklarını dinlediler.En: The tourists laughed with joy while listening to Emirhan's explanations.Tr: Nehir, taşların arasında hoplayarak şakalaşıyordu.En: Nehir joked around, hopping among the stones.Tr: Emirhan, turu Nehir’le birlikte tamamladı.En: Emirhan completed the tour with Nehir.Tr: Grup hem eğlenmiş hem de tarihi öğrenmişti.En: The group was both entertained and informed.Tr: Tur bittiğinde, herkes mutlu bir şekilde ayrıldı.En: When the tour ended, everyone left happily.Tr: Emirhan, Nehir'e döndü ve gülümsedi.En: Emirhan turned to Nehir and smiled.Tr: “Sanırım, yardımların için teşekkür etmeliyim,” dedi.En: "I guess I should thank you for your help," he said.Tr: Nehir, göz kırparak, “Her zaman,” dedi.En: Nehir winked and said, "Anytime."Tr: O günden sonra, Emirhan turlara biraz daha şaka ekledi.En: After that day, Emirhan added a bit more humor to his tours.Tr: Nehir ise, bazen sürpriz ziyaretler yaparak pastanelerden aldığı tatlıları paylaşırdı.En: Nehir, on occasion, would make surprise visits and share pastries she got from bakeries.Tr: Göbeklitepe’de, bahar kuşları neşeyle ötüp durdu.En: At Göbeklitepe, spring birds continued to sing joyfully.Tr: Emirhan, turunu başka bir gözle yapıyordu artık, hem eğleniyor hem de öğretiyordu.En: Emirhan was conducting his tours with a new perspective, both entertaining and teaching.Tr: Bu da turistlerin her ziyaretinde tekrar gelmek istemelerini sağlıyordu.En: This made tourists want to return with every visit.Tr: Göbeklitepe’nin sessiz tarihine bir parça neşe katılmıştı.En: A touch of joy had been added to the silent history of Göbeklitepe. Vocabulary Words:shining: parlıyorduechoed: yankılanıyorduunique: eşsizguided: rehberlikhosting: ağırlıyordulively: canlıydıcarefully: dikkatlecrowd: kalabalıkfunny: komikcostume: kostümposing: poz ...
    続きを読む 一部表示

あらすじ・解説

Fluent Fiction - Turkish: Bringing Göbeklitepe to Life: Humor in History Tours Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-03-27-22-34-01-tr Story Transcript:Tr: Göbeklitepe sabah güneşi altında parlıyordu.En: Göbeklitepe was shining under the morning sun.Tr: İlkbaharın serin havasında, tarihi taşlar arasında kuşların neşeli sesleri yankılanıyordu.En: In the cool air of spring, the cheerful sounds of birds echoed among the historic stones.Tr: Bu eşsiz yerde, Emirhan sık sık turistlere rehberlik ederdi.En: In this unique place, Emirhan often guided tourists.Tr: Emirhan, Göbeklitepe’nin tarihini anlatmayı severdi.En: Emirhan loved telling the history of Göbeklitepe.Tr: Bugün de büyük bir turist grubunu ağırlıyordu.En: Today, he was hosting a large group of tourists.Tr: Ramazan başlamıştı ve ortalık çok canlıydı.En: Ramazan had begun, and the place was very lively.Tr: Emirhan, gruba dikkatle anlatıyordu: “Göbeklitepe, dünyanın bilinen en eski tapınak yeridir...” O sırada, kuzen Nehir, kalabalığın arasında belirdi.En: Emirhan was explaining carefully to the group: "Göbeklitepe is the world's oldest known temple site..." Meanwhile, his cousin Nehir appeared among the crowd.Tr: Nehir, üzerinde komik bir kostüm vardı.En: Nehir was wearing a funny costume.Tr: Renkli bir şapka takmış, elinde plastik kılıç sallıyordu.En: She had on a colorful hat and was waving a plastic sword in her hand.Tr: Her fırsatta turistlerin fotoğraflarına girip poz veriyordu.En: At every opportunity, she jumped into the tourists' photos and posed.Tr: Emirhan, hafifçe kaşlarını çattı ama turuna devam etmeye çalıştı.En: Emirhan frowned slightly but tried to continue his tour.Tr: Ancak Nehir, sürekli dikkatleri dağıtıyordu.En: However, Nehir kept distracting everyone.Tr: Tüm grup gülüyor ve Nehir'in şakalarını izliyordu.En: The whole group was laughing and watching Nehir's antics.Tr: Emirhan, sabrını zorladı.En: Emirhan strained his patience.Tr: Anlaşılan Nehir, yine şakalaşacak bir gün bulmuştu.En: It seemed that Nehir had found another day to joke around.Tr: Emirhan bir durdurdu, derin bir nefes aldı.En: Emirhan paused, took a deep breath, and looked at the group with a smile.Tr: Gruba bakıp gülümsedi.En: "Friends," he said, "I would like to introduce you to a funny character from history..." He pointed at Nehir.Tr: “Arkadaşlar,” dedi, “sizlere tarihten komik bir karakter sunmak istiyorum...” Nehir’i işaret etti.En: "This chaotic adventurer, Nehir, is one of the hidden stories of Göbeklitepe."Tr: “Bu dağınık maceracı Nehir, Göbeklitepe'nin gizli hikâyelerinden biri.” Turistler gülmeye başladı.En: The tourists began to laugh.Tr: Emirhan, Nehir’i turuna dahil etti.En: Emirhan included Nehir in his tour.Tr: Nehir de hemen role girip hikâyesine başladı.En: Nehir immediately got into character and began her tale.Tr: Turistler kahkahalarla güldü ve bir yandan da Emirhan’ın anlattıklarını dinlediler.En: The tourists laughed with joy while listening to Emirhan's explanations.Tr: Nehir, taşların arasında hoplayarak şakalaşıyordu.En: Nehir joked around, hopping among the stones.Tr: Emirhan, turu Nehir’le birlikte tamamladı.En: Emirhan completed the tour with Nehir.Tr: Grup hem eğlenmiş hem de tarihi öğrenmişti.En: The group was both entertained and informed.Tr: Tur bittiğinde, herkes mutlu bir şekilde ayrıldı.En: When the tour ended, everyone left happily.Tr: Emirhan, Nehir'e döndü ve gülümsedi.En: Emirhan turned to Nehir and smiled.Tr: “Sanırım, yardımların için teşekkür etmeliyim,” dedi.En: "I guess I should thank you for your help," he said.Tr: Nehir, göz kırparak, “Her zaman,” dedi.En: Nehir winked and said, "Anytime."Tr: O günden sonra, Emirhan turlara biraz daha şaka ekledi.En: After that day, Emirhan added a bit more humor to his tours.Tr: Nehir ise, bazen sürpriz ziyaretler yaparak pastanelerden aldığı tatlıları paylaşırdı.En: Nehir, on occasion, would make surprise visits and share pastries she got from bakeries.Tr: Göbeklitepe’de, bahar kuşları neşeyle ötüp durdu.En: At Göbeklitepe, spring birds continued to sing joyfully.Tr: Emirhan, turunu başka bir gözle yapıyordu artık, hem eğleniyor hem de öğretiyordu.En: Emirhan was conducting his tours with a new perspective, both entertaining and teaching.Tr: Bu da turistlerin her ziyaretinde tekrar gelmek istemelerini sağlıyordu.En: This made tourists want to return with every visit.Tr: Göbeklitepe’nin sessiz tarihine bir parça neşe katılmıştı.En: A touch of joy had been added to the silent history of Göbeklitepe. Vocabulary Words:shining: parlıyorduechoed: yankılanıyorduunique: eşsizguided: rehberlikhosting: ağırlıyordulively: canlıydıcarefully: dikkatlecrowd: kalabalıkfunny: komikcostume: kostümposing: poz ...

Bringing Göbeklitepe to Life: Humor in History Toursに寄せられたリスナーの声

カスタマーレビュー:以下のタブを選択することで、他のサイトのレビューをご覧になれます。