エピソード

  • New Year Bonds: Friendship Blooms Over Kapadokya's Balloons
    2025/12/15
    Fluent Fiction - Turkish: New Year Bonds: Friendship Blooms Over Kapadokya's Balloons Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-15-23-34-01-tr Story Transcript:Tr: Gökyüzüne süzülen rengarenk balonlar, karla kaplanmış Kapadokya'nın eşsiz manzarasını aydınlatıyordu.En: The colorful balloons drifting into the sky were illuminating the unique snow-covered scenery of Kapadokya.Tr: Serkan, Aylin ve Emre, yeni yılı kutlamak için bu masalsı bölgeye uzun bir yolculuk yapıyorlardı.En: Serkan, Aylin, and Emre were on a long journey to this fairy-tale-like region to celebrate the new year.Tr: Arabanın içinde kahkahalar, şarkılar yükselirken Serkan, zaman zaman sessizleşiyordu.En: Inside the car, laughter and songs filled the air, although Serkan occasionally fell silent.Tr: Aylin, Serkan’ın gözlerine bakarak, "Her şey yolunda mı?" diye sordu.En: Aylin, looking into Serkan's eyes, asked, "Is everything okay?"Tr: Serkan başını salladı, ama içten içe huzursuzdu.En: He nodded, but inside he felt uneasy.Tr: Arkadaşları, okul günlerinden hatıralar anlatırken, Serkan bu anılara yabancıydı.En: While his friends shared memories from school days, Serkan felt alienated from these memories.Tr: Bu, ona bir boşluk hissettiriyordu.En: This left him with a sense of emptiness.Tr: Kapadokya'nın merkezine vardıklarında, beyaz peri bacalarının büyülü manzarası önlerinde seriliyordu.En: When they arrived at the center of Kapadokya, the magical view of the white fairy chimneys stretched out before them.Tr: Burada bir hafta geçireceklerdi.En: They were to spend a week there.Tr: Emre, pratik düşüncelerini dışa vuruyordu, "Hadi bir yerlere yerleşelim, sonra yemek yeriz."En: Emre voiced his practical thoughts, "Let's settle somewhere, then we can eat."Tr: Ertesi gün, hava balonları için erkenden kalktılar.En: The next day, they rose early for the hot air balloons.Tr: Hava soğuktu, ama gökyüzü bulutsuzdu.En: It was cold, but the sky was cloudless.Tr: Balona bindiklerinde, Serkan'ın kalbi hızlı atıyordu.En: As they boarded the balloon, Serkan's heart was pounding.Tr: Bir iç hesaplaşma içerisindeydi.En: Inside, he was grappling with his thoughts.Tr: Balon yavaşça yükseldi.En: The balloon slowly ascended.Tr: Aylin ve Emre yanındaydı, manzarayı hayranlıkla izliyorlardı.En: Aylin and Emre were beside him, admiring the scenery.Tr: Serkan derin bir nefes aldı ve düşüncelerini açığa vurmak için cesaretini topladı.En: Serkan took a deep breath and gathered the courage to reveal his thoughts.Tr: "Kendimi bazen çok yalnız hissediyorum," dedi.En: "I sometimes feel very lonely," he said.Tr: Aylin ve Emre şaşkınlıkla ona döndü.En: Aylin and Emre turned to him in surprise.Tr: "Sizlerden farklı hissediyorum. Gelecekten de korkuyorum," diye ekledi.En: "I feel different from you both. I'm also scared of the future," he added.Tr: Aralarında sessizlik oldu, sadece rüzgarın hafif sesi duyuluyordu.En: There was a silence among them, with only the gentle sound of the wind.Tr: Aylin, sıcak bir gülümsemeyle, "Serkan, biz her zaman senin yanındayız," dedi.En: With a warm smile, Aylin said, "Serkan, we are always by your side."Tr: Emre ise, "Gelecek korkutucu olabilir, ama beraber aşabiliriz," diye ekledi.En: Emre added, "The future can be scary, but we can overcome it together."Tr: Balon, peri bacalarının üstünde süzülüyor, karla kaplı manzaralar altında derin bir bağ oluşuyordu.En: The balloon glided over the fairy chimneys, and under the snow-covered landscapes, a deep bond was forming.Tr: Serkan, duygularını paylaştığı için hafiflemişti.En: Serkan felt relieved for sharing his feelings.Tr: Arkadaşlarının desteğiyle, artık daha güçlü hissediyordu.En: With his friends' support, he now felt stronger.Tr: Yılbaşı gecesi geldiğinde, kamp ateşi etrafında oturdular.En: When New Year's Eve arrived, they sat around the campfire.Tr: Serkan, Aylin ve Emre ile birlikte şarkılar söylediler, gülüp eğlendiler.En: Together with Aylin and Emre, they sang songs, laughed, and had fun.Tr: Yeni yıl için birbirlerine söz verdiler: her zaman yan yana, birbirlerine destek olacaklardı.En: They promised each other for the new year: to always stand by each other and support one another.Tr: Serkan, o soğuk kış gecesinin ortasında, yıldızların ışıltısı altında kendini artık daha ait ve değerli hissediyordu.En: In the midst of that cold winter night, under the glow of the stars, Serkan felt more belonging and valued.Tr: Bu, onun için yeni bir başlangıçtı, dostluğun ve dürüstlüğün erdemlerini keşfettiği bir yılbaşıydı.En: This was a new beginning for him, a New Year's where he discovered the virtues of friendship and honesty.Tr: Kapadokya'nın büyülü atmosferinde, yalnızlığın yerini sevgi ve dayanışma almıştı.En: In the magical atmosphere of...
    続きを読む 一部表示
    16 分
  • Winter Odyssey: Surviving Cappadocia's Blizzard Adventure
    2025/12/15
    Fluent Fiction - Turkish: Winter Odyssey: Surviving Cappadocia's Blizzard Adventure Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-15-08-38-20-tr Story Transcript:Tr: Cappadocia'nın eteklerinde soğuk bir kış günüydü.En: It was a cold winter day at the foothills of Cappadocia.Tr: Selin, Murat ve Leyla, arabalarına binmiş, peribacalarıyla ünlü Göreme’ye doğru yol alıyorlardı.En: Selin, Murat, and Leyla got into their car and set off towards Göreme, famous for its fairy chimneys.Tr: Selin direksiyonda, Murat ve Leyla ise arka koltukta oturuyordu.En: Selin was at the wheel, while Murat and Leyla were seated in the back.Tr: Yolculuğun başında herkes çok heyecanlıydı.En: At the start of the journey, everyone was very excited.Tr: Ama hava gittikçe kötüleşmeye başladı.En: But the weather began to worsen.Tr: Kar, yavaş yavaş yolu kaplamaya başladı ve tuhaf bir sis çöktü.En: Snow slowly started to cover the road, and a strange fog descended.Tr: Selin, her zamanki maceraperest ruhuyla, bu yolculuğun bir masala dönüşmesini istiyordu.En: Selin, with her usual adventurous spirit, hoped this journey would turn into a fairytale.Tr: Ancak bir yandan da içten içe huzursuzdu ve karar anlarında tereddüt ediyordu.En: However, she felt a bit uneasy inside and hesitated at moments of decision.Tr: Murat her durumda rahatlığını koruyordu, Leyla ise plana sadık kalmak istiyordu.En: Murat remained calm in all situations, while Leyla wanted to stick to the plan.Tr: Önceden bir otel rezervasyonu yapmışlardı ve bir an önce varmak arzusundaydılar.En: They had made a hotel reservation in advance and were eager to arrive as soon as possible.Tr: Yolculuk, bir anda zorlu bir mücadeleye dönüştü.En: The journey suddenly turned into a tough struggle.Tr: Kar, şimdi yoğun bir tipi şeklinde yağıyordu ve ilerlemek tehlikeli hale gelmişti.En: The snow was now falling in a heavy blizzard, making progress dangerous.Tr: Leyla, daha fazla ilerlemeden dönmeyi önerdi.En: Leyla suggested turning back before advancing further.Tr: Ama Selin bir iç sesin kendisine başka bir yola sevk ettiğini hissediyordu.En: But Selin felt an inner voice urging her down a different path.Tr: Alternatif bir yol gördü ve oraya saptı.En: She saw an alternative road and turned onto it.Tr: Bu karar birdenbire arabayı bir çukurda durdurdu.En: This decision abruptly stopped the car in a ditch.Tr: Araba karın içinde sıkışmıştı.En: The car was stuck in the snow.Tr: Gerilim arttı, Murat sakinleştirmeye çalışsa da Leyla’nın endişeleri büyüyordu.En: Tension rose, and although Murat tried to calm things down, Leyla's worries were growing.Tr: O sırada Selin, torpido gözünde bir harita buldu.En: During this time, Selin found a map in the glove compartment.Tr: Haritada yakınlarda bir köy yolu işaretlenmişti.En: The map showed a village road nearby.Tr: Bu yolu takip etmek büyük bir riskti, ama başka çare yoktu.En: Following this path was a big risk, but there was no other choice.Tr: Selin, arkadaşlarını ikna etti ve arabayı güç bela yeniden harekete geçirdiler.En: Selin convinced her friends, and they barely got the car moving again.Tr: Haritanın gösterdiği yolu takip ederek, binbir zorlukla ilerlediler.En: Following the path indicated on the map, they progressed with great difficulty.Tr: Köye ulaştıklarında tipi hafiflemeye başlamıştı.En: When they reached the village, the blizzard had started to ease.Tr: Köy insanları onları sıcacık karşıladı.En: The village people welcomed them warmly.Tr: Ellerinde sıcak çay ve yanan bir şömineyle misafir oldular.En: They hosted them with hot tea and a burning fireplace.Tr: O akşam köyde kaldılar.En: They stayed in the village that evening.Tr: Sabah, her şey daha sakindi.En: In the morning, everything was calmer.Tr: Selin içindeki kararlılığı keşfetmişti.En: Selin had discovered her determination.Tr: Bazen içgüdülere güvenmek gerekiyordu.En: Sometimes it was necessary to trust instincts.Tr: Bu macera ona çok şey öğretmişti.En: This adventure had taught her a lot.Tr: Artık gelecekteki seyahatlerinin lideri olabileceğine inanıyordu.En: She now believed she could be the leader of their future travels.Tr: Ertesi gün, güneşin ilk ışıkları peribacalarını aydınlatırken, Selin, Murat ve Leyla köyden ayrıldılar.En: The next day, as the first lights of the sun illuminated the fairy chimneys, Selin, Murat, and Leyla departed from the village.Tr: Yolculuğun sonu, beklenmedik bir ev sahipliği ve sıcaklıkla gelmişti.En: The end of the journey had come with unexpected hospitality and warmth.Tr: Unutulmayacak bir masal gibi...En: Like an unforgettable fairytale... Vocabulary Words:foothills: eteklerfairy chimneys: peribacalarıexcited: heyecanlıworsen: kötüleşmekfog: sisadventurous: maceraperestuneasy: huzursuzhesitated: tereddüt ...
    続きを読む 一部表示
    15 分
  • A Gift of Love: New Year's Magic in Uludağ
    2025/12/14
    Fluent Fiction - Turkish: A Gift of Love: New Year's Magic in Uludağ Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-14-23-34-02-tr Story Transcript:Tr: Uludağ’ın ihtişamlı beyazlarına bürünmüş köyü, karla kaplı çam ağaçlarının arasından parlayan ışıklarla doluydu.En: The village draped in the majestic whites of Uludağ was filled with lights shining through the snow-covered pine trees.Tr: Yılbaşı yaklaşırken, köy meydanı cıvıl cıvıldı.En: As New Year's approached, the village square was buzzing with excitement.Tr: Selim, Zeynep ve Emre, uzun süredir planladıkları hediye alışverişi için Uludağ’da bir araya gelmişlerdi.En: Selim, Zeynep, and Emre had gathered in Uludağ for the gift shopping trip they had been planning for a long time.Tr: Selim, titiz ve düşünceli biriydi.En: Selim was meticulous and thoughtful.Tr: Herkese uygun hediyeler almak istiyordu, ama özellikle Zeynep’in gözlerinde mutluluğu görmek onun için her şeyden önemliydi.En: He wanted to buy gifts suitable for everyone, but seeing happiness in Zeynep's eyes was the most important thing for him.Tr: Selim bugün, birkaç dükkan gezmesine rağmen, içini tatmin eden bir hediye bulamamıştı.En: Despite visiting several shops today, Selim hadn't found a gift that satisfied him.Tr: Üstelik hava da iyice soğumuş, rüzgar usulca insanın iliklerine kadar işliyordu.En: Moreover, the weather had turned quite cold, with the wind gently penetrating to the bone.Tr: Kalabalık arasında zorlukla ilerleyen Selim, Zeynep’e karşı hissettiklerini bir türlü dillendiremiyordu.En: Struggling through the crowd, Selim couldn't bring himself to express his feelings for Zeynep.Tr: Ona olan sevgisini bir hediye ile ifade etmek istiyordu ama nasıl?En: He wanted to convey his love for her with a gift, but how?Tr: Kalabalık ve soğuk Selim’i yıldırmamıştı.En: The crowd and cold hadn't deterred Selim.Tr: Biraz daha ilerlemeye karar verdi.En: He decided to push on a bit further.Tr: Ana meydandan biraz uzaktaki dar bir sokağa saparak, antik bir dükkanın önünde durdu.En: Turning into a narrow street a little far from the main square, he stopped in front of an antique shop.Tr: Cam vitrininde, eski ve zarif bir kolye gözüne çarptı.En: In the shop's window, an old and elegant necklace caught his eye.Tr: Bu kolye, tam Zeynep’in seveceği türdendi.En: This necklace was exactly the type that Zeynep would love.Tr: İçeri girdi ve dükkandaki yaşlı kadınla kısa bir pazarlık yaparak kolyeyi satın aldı.En: He went inside and, after a short negotiation with the elderly woman in the shop, he purchased the necklace.Tr: Vaktin ilerlediğini ve son otobüsü kaçırmak üzere olduğunu fark edince, hızlı adımlarla istasyona doğru yürüdü.En: Realizing that time was running short and he was about to miss the last bus, he walked briskly towards the station.Tr: Akşam olduğunda, köyün eski kulübesinde buluştular.En: In the evening, they gathered at the village's old cabin.Tr: Selim, hediyeleri dağıtma zamanı geldiğinde biraz endişeliydi.En: When it was time to hand out the gifts, Selim was somewhat anxious.Tr: Emre’ye şık bir kazak hediye etti.En: He gifted Emre a stylish sweater.Tr: Zeynep ise Selim’in hediyesini açarken parlayan gözlerle ona baktı.En: As Zeynep opened Selim's gift, she looked at him with eyes that were shining.Tr: Kolyeyi çok beğenmişti.En: She really liked the necklace.Tr: Selim’in kolyenin yanına iliştirdiği küçük notu okudu: "Dostluğun için teşekkür ederim.En: She read the small note Selim had attached alongside the necklace: "Thank you for your friendship.Tr: Seninle geçen her an çok değerli."En: Every moment spent with you is very precious."Tr: Zeynep gülümsedi ve "Bu çok güzel, Selim," dedi.En: Zeynep smiled and said, "This is beautiful, Selim."Tr: Selim içindeki sıkıntıyı attı ve yılbaşı akşamının sıcaklığını hissetti.En: Selim released the tension inside him and felt the warmth of the New Year's Eve.Tr: O an, duygularını ifade etmenin aslında ne kadar güzel ve önemli olduğunu fark etti.En: At that moment, he realized how beautiful and important it was to express his feelings.Tr: Selim, Zeynep’in mutluluğu karşısında cesaret kazandı.En: Selim gained courage from Zeynep's happiness.Tr: Bazen küçük bir risk, büyük mutluluklar getirebilirdi.En: Sometimes, a small risk could bring great joys.Tr: O gece, Uludağ’da, karlar altında parlayan ışıklar eşliğinde, hem dostluğu hem de değişimi hissetti.En: That night, in Uludağ, under the lights shining beneath the snow, he felt both friendship and change. Vocabulary Words:majestic: ihtişamlıdraped: bürünmüşpine: çambuzzing: cıvıl cıvılmeticulous: titizthoughtful: düşüncelisatisfied: tatmin edenpenetrating: işleyencrowd: kalabalıkdeterred: yıldırmamışnarrow: ...
    続きを読む 一部表示
    14 分
  • Snowy Reflections: A Journey of Heritage and Harmony
    2025/12/14
    Fluent Fiction - Turkish: Snowy Reflections: A Journey of Heritage and Harmony Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-14-08-38-20-tr Story Transcript:Tr: Karadeniz Dağları'nın kalbinde küçük bir köy vardı.En: In the heart of the Karadeniz Mountains, there was a small village.Tr: Yılbaşı'na sayılı günler kalmıştı ve dağlar karla kaplıydı.En: Just a few days were left until Yılbaşı, and the mountains were covered with snow.Tr: Her yer bembeyazdı.En: Everywhere was pure white.Tr: Emir ve Serap dağların eteğindeki ailelerinin kulübesine doğru ilerliyordu.En: Emir and Serap were making their way towards their family's cabin at the foot of the mountains.Tr: Karlar arasında ilerlemek zor olsa da, emir için bu zorluk bir yana dursun, çocukluk anılarına doğru bir yolculuktu.En: Although it was difficult to move through the snow, for Emir, it was more of a journey into childhood memories than a hardship.Tr: Kulübeye vardıklarında, anıları onları karşıladı.En: When they arrived at the cabin, memories welcomed them.Tr: Tahta kapıyı açınca, içeri dolan sıcaklık ve şöminenin çıtırtısı, ikisinin de içine huzur verdi.En: Upon opening the wooden door, the warmth that filled the room and the crackling of the fireplace brought peace to both of them.Tr: Emir, bu kulübede pek çok kış tatili geçirmişti.En: Emir had spent many winter holidays in this cabin.Tr: Ailesinden kalan son hatıra gibi gördüğü bu yer, ona huzurun ötesinde bir anlam ifade ediyordu.En: This place, which he saw as the last memory left from his family, meant more to him than just peace.Tr: Serap ise bu duyguları tam olarak paylaşamıyordu. Geçmişi geride bırakıp, özgürce kendi hayatını kurmak istiyordu.En: Meanwhile, Serap couldn't fully share these feelings. She wanted to leave the past behind and freely establish her own life.Tr: "Abi," dedi Serap, elindeki odunları şöminenin yanına bırakırken.En: "Abi," said Serap, as she placed the logs next to the fireplace.Tr: "Burası gerçekten güzel. Ama belki de artık başka planlar yapmalıyız."En: "This place is really beautiful. But maybe we should start making other plans."Tr: "Ne gibi planlar?" diye sordu Emir, gözlerini odunların alev alışını izlerken.En: "What kind of plans?" asked Emir, watching the logs catch fire.Tr: "Satmak gibi. Belki de bu hatıralara bağlı kalmak bizi geriye götürüyor."En: "Like selling. Maybe clinging to these memories is holding us back."Tr: Emir şaşırdı ama belli etmedi. Bir cevap vermeden önce kulübenin penceresinden dışarıya baktı.En: Emir was surprised but didn't show it. Before answering, he looked outside through the cabin's window.Tr: Kar, sessizce yağıyordu. Zaman adeta durmuş gibiydi.En: The snow was falling silently. Time seemed to stand still.Tr: Gecenin ilerleyen saatlerinde, dışarıdaki kar fırtınası yoğunlaştı.En: As the night progressed, the snowstorm outside intensified.Tr: Emir ve Serap, var olan elektrik kesintisi nedeniyle birbirlerine daha da yaklaştılar.En: With the power outage, Emir and Serap drew closer to each other.Tr: Ortamı zayıf bir mum ışığı aydınlatıyordu.En: The room was illuminated by the faint light of a candle.Tr: Sessizlik uzun süre korundu.En: Silence was maintained for a long time.Tr: "Serap," dedi Emir sonunda.En: "Serap," Emir finally said.Tr: "Ailemizin burada bıraktığı miras... Bu sadece bizim için mi önemli? Yoksa bu bizi gerçekten bir yere mi götürüyor?"En: "The legacy our family left here... Is this only important to us? Or is it really taking us somewhere?"Tr: Serap derin bir nefes aldı.En: Serap took a deep breath.Tr: "Bilmiyorum Emir. Bazen geçmişte kalmış şeyler bizi ileri götürmekten alıkoyabilir. Ama annem ve babam, burası için çok çalıştı. Bunu da unutmak istemiyorum."En: "I don't know, Emir. Sometimes things left in the past might prevent us from moving forward. But our mom and dad worked so hard for this place. I don't want to forget that either."Tr: Konuşma ilerledikçe, ikisi de duygularını açıkça dile getirdi.En: As the conversation progressed, both expressed their feelings openly.Tr: Tartışma zaman zaman yükselse de, her kelime onları daha da yakınlaştırdı.En: Although the discussion sometimes escalated, every word brought them closer together.Tr: İki kardeşin arasındaki bu bağ, fırtınanın sonunda, olması gerektiği yere vardı.En: The bond between the two siblings found its rightful place by the end of the storm.Tr: Yeni yıl sabahı, güneş islik bir şekilde doğarken, Emir ve Serap kararlarını verdiler.En: On the morning of the new year, as the sun rose faintly, Emir and Serap made their decision.Tr: Kulübenin bir kısmını yenileyeceklerdi.En: They would renovate part of the cabin.Tr: Emir, bu yeri koruyacaktı.En: Emir would preserve this place.Tr: Ama Serap'ın isteklerine ...
    続きを読む 一部表示
    17 分
  • Sibling Bonds and New Beginnings at a Turkish Tea House
    2025/12/13
    Fluent Fiction - Turkish: Sibling Bonds and New Beginnings at a Turkish Tea House Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-13-23-34-02-tr Story Transcript:Tr: Kışın soğuk günleri başlamıştı.En: The cold days of winter had begun.Tr: İstanbul'da rüzgar sert eserken, Boğaz'dan gelen soğuk hava kentin sokaklarına yayılıyordu.En: While the wind blew harshly in İstanbul, the cold air coming from the Boğaz spread through the city's streets.Tr: Emre, Aylin ve Burak, geleneksel bir Türk çayevinde buluşmak üzere yola çıktılar.En: Emre, Aylin, and Burak set off to meet at a traditional Turkish tea house.Tr: Babalarının yılbaşı hazırlıkları için organize ettiği aile toplantısı yaklaşıyordu ve Emre, bu yıl her şeyin yolunda gitmesini istiyordu.En: The family meeting organized by their father for New Year's preparations was approaching, and Emre wanted everything to go smoothly this year.Tr: İçinde büyüyen sorumluluk yükü onu yormuştu ama bu kez aileyi bir arada tutmayı kafasına koymuştu.En: The weight of responsibility growing inside him had tired him, but this time he was determined to keep the family together.Tr: Çayevine girdiklerinde, ahşap panellerin zarif oymaları dikkatlerini çekti.En: When they entered the tea house, the elegant carvings on the wooden panels caught their attention.Tr: İçeride sıcak bir atmosfer vardı.En: Inside, there was a warm atmosphere.Tr: Çayın buharı, tatlı bir huzurla onları sardı.En: The steam of the tea enveloped them with a sweet serenity.Tr: Kimi masalarda insanlar sessizce çayını yudumlarken, kimisi de sıcak sohbetler ediyordu.En: At some tables, people sipped their tea in silence, while others enjoyed warm conversations.Tr: Emre, en köşedeki masaya doğru yöneldi.En: Emre headed towards the table in the corner.Tr: Aylin ve Burak da peşinden gittiler.En: Aylin and Burak followed him.Tr: Emre içtenlikle gülümsedi, ama içinde bir düğüm vardı.En: Emre smiled sincerely, but there was a knot inside him.Tr: Onlara durumu anlattı ve eski defterleri açmanın zamanının geldiğini söyledi.En: He told them about the situation and said it was time to open old books.Tr: Aylin, kaşlarını çatarak dinledi.En: Aylin listened with furrowed brows.Tr: Hep göz ardı edildiği hissi, kalbinin derinlerinde bir yara açmıştı.En: The feeling of always being overlooked had opened a wound deep in her heart.Tr: Burak ise başını hafifçe öne eğdi, asi duruşunun altında kırılgan bir yanını saklamaya çalışıyordu.En: Burak, on the other hand, bowed his head slightly, trying to hide a fragile side beneath his rebellious demeanor.Tr: Tartışmalar başladığında sesler yükseldi.En: As the discussions began, voices rose.Tr: Burak, her zaman kendini dışlanmış hissettiğini itiraf etti.En: Burak confessed that he always felt excluded.Tr: Aylin, birçoğunun onun duyulmadığı için sağına soluna çelme takmaya çalıştığını açıkladı.En: Aylin explained that many tried to trip her up because she was not heard.Tr: Emre'nin içi cız ederken, önceden bastırdığı duygularının yeniden canlandığını hissetti.En: Emre felt a pang inside, sensing that the emotions he had suppressed were resurfacing.Tr: Bir anlık sessizlikten sonra Emre, derin bir nefes aldı ve kardeşlerine bakarak kendi acılarını paylaştı.En: After a moment of silence, Emre took a deep breath and, looking at his siblings, shared his own pains.Tr: Onları dinlemek istiyor ve geçmişte onlarla yeterince ilgilenemediği için üzgün olduğunu söylüyordu.En: He wanted to listen to them and expressed regret for not paying enough attention to them in the past.Tr: Bu, buzları çözmeye yetmişti.En: This was enough to melt the ice.Tr: Aylin ve Burak yavaşça yumuşadı, Emre'ye daha fazla açıldılar.En: Aylin and Burak gradually softened and opened up more to Emre.Tr: Kardeşlik bağı, uzun süredir ilk kez bu kadar güçlüydü.En: The sibling bond was stronger than it had been in a long time.Tr: Her şey çözüme kavuşmadı ama bir adım atıldığı aşikardı.En: Not everything was resolved, but it was clear that a step had been taken.Tr: Üç kardeş, farklılıklarını kabul edip, bu yılbaşı yeni başlangıçlar yapmak için el sıkıştılar.En: The three siblings shook hands, accepting their differences and preparing to make a fresh start this New Year.Tr: Emre, kontrolü tamamen bırakmayı öğrenmişti.En: Emre had learned to relinquish control completely.Tr: Kardeşlerinin de aileyi ayakta tutabileceğine inanıyordu artık.En: He now believed that his siblings could also keep the family strong.Tr: Çaylarını keyifle yudumlarken, dışarıda yağan kar İstanbul'un üstüne beyaz bir örtü gibi yayıldı.En: As they sipped their tea with pleasure, the snow falling outside spread over İstanbul like a white blanket.Tr: İçeride ise, ...
    続きを読む 一部表示
    16 分
  • The Watch Beneath the Snow: Emir's Journey to Family Healing
    2025/12/13
    Fluent Fiction - Turkish: The Watch Beneath the Snow: Emir's Journey to Family Healing Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-13-08-38-20-tr Story Transcript:Tr: Emir, kalın bir atkıya bürünmüş, pencerenin kenarından dışarı bakıyordu.En: Emir, wrapped in a thick scarf, was looking out from the window's edge.Tr: Kar, şehrin üzerine ince bir battaniye gibi düşmüş, her yeri beyaza boyamıştı.En: The snow had fallen over the city like a thin blanket, painting everything white.Tr: Herkes içeride, odun sobasının yanına toplanmıştı.En: Everyone was inside, gathered around the wood stove.Tr: Ancak ne yazık ki sıcaklık, yalnızca atmosferde vardı.En: However, unfortunately, warmth existed only in the atmosphere.Tr: Ev tam tersine soğuk ve huzursuzdu.En: The house, on the contrary, was cold and uneasy.Tr: Emir için bu kış, soğuğun ötesinde daha derin bir anlam taşıyordu.En: For Emir, this winter held a deeper meaning beyond just the cold.Tr: Evin içinde gecen haftalardan beri büyük bir karmaşa vardı.En: There had been great chaos inside the house for weeks.Tr: Aile yadigârı, annesinden kalma değerli bir saat, ortadan kaybolmuştu.En: A family heirloom, a valuable watch from his mother, had disappeared.Tr: O saat, ailenin hem geçmişini hem de benliğini temsil ediyordu.En: That watch represented both the family's past and its identity.Tr: Ama şimdi yoktu ve herkes birbirini suçluyordu.En: But now it was gone, and everyone was blaming each other.Tr: Emir’in karısı Leila ve küçük kardeşi Samet de sürekli tartışıyor, dolaylı olarak Emir'i suçluyorlardı.En: Emir's wife Leila and his little brother Samet were also constantly arguing, indirectly blaming Emir.Tr: Emir, kendini haksız şekilde suçlanmış ve değersiz hissediyordu.En: Emir felt unfairly accused and worthless.Tr: Emir, kendine bir hedef belirledi.En: Emir set a goal for himself.Tr: Aileye, herkesin gözünde sadece bir gölge olmadığını gösterecekti.En: He was going to show the family that he was not just a shadow in everyone's eyes.Tr: "Her şeyi çözeceğim," dedi kendi kendine, kararlı bir şekilde.En: "I will solve everything," he said to himself determinedly.Tr: Artık Emir, aramalarını tek başına yapmaya karar vermişti.En: From now on, Emir decided to conduct his search alone.Tr: Kararını net bir şekilde bilgilendirdiği aile üyeleri ise ona inanmadıkları gibi, bu çabasına pek de ilgi göstermiyorlardı.En: His family members, whom he informed clearly of his decision, neither believed him nor showed much interest in his effort.Tr: Evdeki eski dolapları ve çekmeceleri karıştırmaya başladı.En: He began rummaging through the old cabinets and drawers in the house.Tr: Her köşe bucak arandı.En: Every nook and cranny was searched.Tr: Emir, kaybolan her şeyin kendi köklerinden bir parça kopardığını daha iyi anlıyordu.En: Emir understood better how everything lost tore away a piece of his roots.Tr: Aramaları sırasında, babasından kalma tozlu bir kutu buldu.En: During his searches, he found a dusty box from his father.Tr: Kutunun içinde birkaç sararmış mektup ve eski fotoğraflar vardı.En: Inside the box were a few yellowed letters and old photographs.Tr: Birden gözleri mektuplardan birine takıldı.En: Suddenly, his eyes caught onto one of the letters.Tr: Atan kalbi gibi bir hissin eşliğinde mektubu açtı.En: Accompanied by a feeling like his beating heart, he opened the letter.Tr: Mektupta, Emir'in dedesinin gençliğinde yaşadığı zorluklar ve o saatin nasıl onun için kurtuluş sembolü olduğu yazıyordu.En: The letter described the difficulties his grandfather faced in his youth and how the watch was a symbol of salvation for him.Tr: Sonra, saatin dedesinin sakladığı bir mekânda, çok güvendiği birine emanet edildiğini belirtiyordu.En: Then, it stated that the watch was entrusted to someone very trustworthy, in a place his grandfather hid.Tr: Mektuptaki ipuçları, onu evin bodrum katına yönlendirdi.En: The hints in the letter directed him to the basement of the house.Tr: Hafifçe titreyen elleriyle bodrumdaki eski bir kutunun kilidini açtı ve işte oradaydı!En: With slightly trembling hands, he unlocked an old box in the basement and there it was!Tr: Saat, yıllarca tozlanmış bir yastığın altında güvenle yatıyordu.En: The watch lay safely under a dusty pillow for years.Tr: Emir’in gözleri doldu, zaman durmuş gibiydi.En: Emir's eyes filled with tears, as if time had stopped.Tr: Derin bir nefes aldı ve saati dikkatlice oradan çıkardı.En: He took a deep breath and carefully retrieved the watch from there.Tr: Elinde tuttuğu tek şey saat değil, yılların hatırası, aile bağları ve kendi özgüveniydi.En: What he held was not just the watch, but the memories of the years, family bonds, and his own self-confidence.Tr: Üst kata çıkıp saati ...
    続きを読む 一部表示
    18 分
  • Winter's Embrace: A New Beginning in Cappadocia
    2025/12/12
    Fluent Fiction - Turkish: Winter's Embrace: A New Beginning in Cappadocia Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-12-23-34-02-tr Story Transcript:Tr: Cappadocia kış mevsiminde çok güzeldi.En: Cappadocia in winter was very beautiful.Tr: Kar, peri bacalarını beyaz bir örtü gibi kaplamıştı.En: The snow had covered the fairy chimneys like a white blanket.Tr: Bu huzur dolu manzara içinde, Emir ve Elif, eski aile evinde oturmuş sıcak çaylarını içiyorlardı.En: In this peaceful scene, Emir and Elif were sitting in the old family house, sipping their hot tea.Tr: İstanbul'da işini kaybeden Emir, kendisini suçlu hissediyordu.En: Emir, who had lost his job in Istanbul, was feeling guilty.Tr: Elif ise ayrılığın ardından zorlukla ayakta duruyordu.En: Elif, on the other hand, was barely holding on after the separation.Tr: Bu yıl Yeşilay Haftası'ydı.En: It was Yeşilay Week this year.Tr: Hem Emir hem de Elif sağlığını ve huzurunu ön planda tutmaya karar vermişti.En: Both Emir and Elif had decided to prioritize their health and peace.Tr: Ancak, ailenin maddi durumu bunu zorlaştırıyordu.En: However, the family's financial situation was making this difficult.Tr: Elif çocuklarına iyi bir yaşam sunmak istiyordu, fakat imkanları sınırlıydı.En: Elif wanted to provide a good life for her children, but their resources were limited.Tr: Emir ise yeni bir iş bulamıyordu.En: Meanwhile, Emir couldn't find a new job.Tr: Bu sıkıntılar aile içinde gerilim yaratıyordu.En: These troubles were creating tension within the family.Tr: Bir akşam, Emir elindeki fincanı yavaşça masaya koydu ve Elif'e baktı.En: One evening, Emir slowly placed his cup on the table and looked at Elif.Tr: "Elif," dedi, "bu evi değerlendirebiliriz.En: "Elif," he said, "we can make use of this house.Tr: Burayı misafirlere açalım.En: Let's open it up to guests.Tr: Konukevine dönüştürelim."En: Let's turn it into a guesthouse."Tr: Elif, Emir'in gözlerindeki umut parıltısını fark etti.En: Elif noticed the spark of hope in Emir's eyes.Tr: "Ama nasıl?"En: "But how?"Tr: diye sordu, "Elimizde yeterli para yok."En: she asked, "We don't have enough money."Tr: Emir inançlıydı.En: Emir was confident.Tr: "Buradaki dostlarımız bize yardım eder.En: "Our friends here will help us.Tr: Birkaç gün içinde küçük değişiklikler yapabiliriz.En: We can make small changes in a few days.Tr: Bu evi farklı kılabiliriz."En: We can make this house special."Tr: Herkes seferber oldu.En: Everyone mobilized.Tr: Kasabanın sıcakkanlı insanları, işe koyulmak için gönüllü oldular.En: The warm-hearted people of the town volunteered to get to work.Tr: Duvarlar boyandı, mobilyalar yenilendi ve iç mekanlar kışın soğundan korunaklı hale getirildi.En: The walls were painted, furniture was renewed, and the interiors were made winter-proof.Tr: Emir her santimetreyle ilgileniyor, Elif ise moral bulmaya başlıyordu.En: Emir was involved in every detail, and Elif began to find morale.Tr: Bir akşam, kar şiddetli yağıyor, pencereyi tokmak gibi vuruyordu.En: One evening, the snow was falling heavily, knocking on the window like a hammer.Tr: Çatının altında, Emir ve Elif karşılıklı oturmuşlardı.En: Under the roof, Emir and Elif were sitting across from each other.Tr: Sessizlik bozuldu.En: The silence was broken.Tr: "Emir," dedi Elif, "bazen korkuyorum...En: "Emir," Elif said, "sometimes I'm scared...Tr: Her şeyin üstesinden nasıl geleceğiz bilmiyorum."En: I don't know how we'll overcome everything."Tr: Emir gülümsedi.En: Emir smiled.Tr: "Korkma," dedi, "buradayız.En: "Don't be afraid," he said, "we're here.Tr: Birlikte başaracağız.En: We'll succeed together.Tr: Bu ev sadece bir ev değil, bizim yeni hikayemiz."En: This house is not just a house, it's our new story."Tr: Kar fırtınasının ardından gökyüzü tertemiz olmuştu.En: After the snowstorm, the sky was crystal clear.Tr: Emir ve Elif, ortaya çıkan güneşin altında durup çalışmaları izlediler.En: Emir and Elif stood under the emerging sun and watched the work.Tr: Gelen ilk misafirlerle birlikte, kahkahalar ve konuşmalar evi doldurdu.En: With the first guests arriving, laughter and conversation filled the house.Tr: Konukevi fikri başarılı olmuştu.En: The guesthouse idea had been a success.Tr: Elif, güçlü ve bağımsız hissediyordu.En: Elif felt strong and independent.Tr: Emir ise amacını bulmuştu; ailesini mutlu görmek.En: Emir found his purpose; seeing his family happy.Tr: Cappadocia'nın eşsiz manzarasında, yeni bir başlangıç vardı.En: In the unique landscape of Cappadocia, there was a new beginning.Tr: Emir ve Elif için her gün, yeni bir umutla başlıyordu.En: For Emir and Elif, every day began with new hope.Tr: Karların beyaz örtüsünün altında, iki kardeş, geleceğe güvenle bakıyordu.En: Under the white blanket of snow, the two ...
    続きを読む 一部表示
    16 分
  • Facing Fears and Friendship at İstanbul Akvaryumu
    2025/12/12
    Fluent Fiction - Turkish: Facing Fears and Friendship at İstanbul Akvaryumu Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-12-12-08-38-20-tr Story Transcript:Tr: İstanbul Akvaryumu dünyanın en büyük akvaryumlarından biridir.En: İstanbul Akvaryumu is one of the largest aquariums in the world.Tr: Soğuk bir Aralık günüydü ve hava biraz rüzgarlıydı.En: It was a cold December day and the weather was a bit windy.Tr: Öğrenciler heyecanla bekliyordu çünkü bugün onların için okul gezisi günüydü.En: The students were waiting excitedly because today was a school trip day for them.Tr: Özellikle Emre, Selin ve Bora için bu gezi çok önemliydi.En: This trip was especially important for Emre, Selin, and Bora.Tr: Emre, sınıf arkadaşlarını etkilemek istiyordu.En: Emre wanted to impress his classmates.Tr: Selin derin denizden korkuyordu ve Bora yine yaramazlık peşindeydi.En: Selin was afraid of the deep sea, and Bora was up to his antics again.Tr: Akvaryumun kapısından içeri girer girmez, Emre büyük bir haritayı eline aldı.En: As soon as they entered through the aquarium's door, Emre grabbed a large map.Tr: “Gelin, burada keşfetmemiz gereken çok şey var,” dedi heyecanla.En: "Come on, there’s so much to explore here," he said excitedly.Tr: İlk durakları tropikal balıklardı.En: Their first stop was the tropical fish.Tr: Renkli balıklar mercanların arasında geziniyordu.En: Colorful fish were roaming among the corals.Tr: Selin, camın önünde durarak balıkların görüntüsünü izledi.En: Selin stood in front of the glass watching the fish.Tr: “Ne kadar güzel,” dedi sessiz bir sesle.En: "How beautiful," she said in a soft voice.Tr: Emre, daha az bilinen bir bölgeye gitmek istedi.En: Emre wanted to head to a less known area.Tr: “Hadi, buradan gidip kimsenin bilmediği yerlere bakalım,” diye önerdi.En: "Let's go and check out the places no one knows," he suggested.Tr: Selin biraz tereddüt etti.En: Selin hesitated a bit.Tr: Bora ise heyecanla, “Evet, macera zamanı!” diyerek Emre’yi destekledi.En: Bora, however, eagerly said, "Yes, it’s adventure time!" supporting Emre.Tr: Grup, akvaryum koridorlarında ilerlerken etraflarındaki ışık oyunları sayesinde tam bir okyanus gibi hissettiler.En: As the group moved through the aquarium corridors, the play of lights around them made them feel like they were in a real ocean.Tr: Nihayet, daha karanlık bir bölgeye geldiler.En: Finally, they reached a darker area.Tr: Büyük bir tankın önünde durdular.En: They stood in front of a huge tank.Tr: Aniden tankın içindeki köpekbalıkları dikkatlerini çekti.En: Suddenly, the sharks inside the tank caught their attention.Tr: Selin bir adım geri çekildi.En: Selin took a step back.Tr: Emre köpekbalıklarının etrafında usulca dolaşmasını izlerken, Bora gizlice camın arkasındaki düğmeye bastı.En: As Emre watched the sharks quietly swim around, Bora secretly pressed a button behind the glass.Tr: O anda köpekbalıkları daha da yakınlaştı.En: At that moment, the sharks came even closer.Tr: Selin’in nefesi kesildi.En: Selin's breath was taken away.Tr: Korkusuyla yüzleşmenin zamanı gelmişti.En: It was time to face her fear.Tr: Emre durumu fark etti ve arkadaşı Selin’e destek oldu.En: Emre noticed the situation and supported his friend Selin.Tr: “Korkma, buradayız ve güvenliyiz,” dedi inançlı bir ses tonuyla.En: “Don’t be afraid, we’re here and we’re safe,” he said in a reassuring tone.Tr: Emre ve Bora, Selin’e cesaret vererek köpekbalıklarını dikkatle incelediler.En: Emre and Bora encouraged Selin to observe the sharks carefully.Tr: Selin başta çekinse de ardından nefesini sakinleştirip manzaraya odaklandı.En: Although Selin hesitated at first, she then calmed her breath and focused on the view.Tr: Köpekbalıkları zarif bir biçimde yüzüyordu.En: The sharks swam gracefully.Tr: Sonunda grup ana bölgeye dönerken Selin biraz rahatlamış görünüyordu.En: Finally, as the group returned to the main area, Selin seemed a little more at ease.Tr: “Ne kadar korkutucu ama aynı zamanda ne kadar ilginçti,” dedi gülümseyerek.En: "How scary but at the same time, how interesting," she said, smiling.Tr: Emre arkadaşlarının sınırlarını anlamanın önemli olduğunu kavramıştı.En: Emre realized the importance of understanding his friends’ limits.Tr: Bora ise macerayla dolu bir gün geçirdiği için mutluydu.En: Bora, on the other hand, was happy to have had a day full of adventure.Tr: Bu geziden sonra hepsi yeni hikayeler biriktirmiş ve biraz daha cesaret kazanmışlardı.En: After this trip, they all gained new stories and a bit more courage.Tr: İstanbul Akvaryumu, onlar için unutulmaz bir deneyim olmuştu.En: İstanbul Akvaryumu was an unforgettable experience for them.Tr: Emre, Selin ve Bora; bu gezinin çok özel bir yeri oldugunu asla ...
    続きを読む 一部表示
    16 分