エピソード

  • A Snapshot of Friendship: Capturing Life in Cappadocia
    2025/09/17
    Fluent Fiction - Turkish: A Snapshot of Friendship: Capturing Life in Cappadocia Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-09-17-22-34-02-tr Story Transcript:Tr: Cappadocia'nın kendine özgü güzellikleri arasında sabahın erken saatleri yeni bir gün daha getiriyordu.En: Among the unique beauties of Cappadocia, the early morning was bringing forth another new day.Tr: Gökyüzü, turuncu ve pembe renklere bürünüyor, sıcak hava balonları gökyüzünde süzülerek muhteşem bir manzara oluşturuyordu.En: The sky was clothed in oranges and pinks, and the hot air balloons were gliding through the sky, creating a magnificent view.Tr: Emir, bu anı yakalamak için sabırsızlanıyordu.En: Emir was eager to capture this moment.Tr: Ancak kırık ayağı nedeniyle kendine kızgındı ve içindeki tutku sönmeye yüz tutmuştu.En: However, due to his broken leg, he was frustrated with himself and his passion was beginning to fade.Tr: Bir sabah Leyla ve Yusuf, Emir'in kapısını çaldı.En: One morning Leyla and Yusuf knocked on Emir's door.Tr: Leyla'nın gözlerinde her zaman sıcak bir gülümseme, Yusuf'un ise çekingen bir tavrı vardı.En: Leyla always had a warm smile in her eyes, while Yusuf had a shy demeanor.Tr: Emir'e yardım etmeye karar vermişlerdi.En: They had decided to help Emir.Tr: Leyla, "Emir, bu sabah o fotoğrafı çekmelisin.En: Leyla said determinedly, "Emir, you should take that photo this morning.Tr: Biz yanındayız," dedi kararlılıkla.En: We're with you."Tr: Yusuf da kardeşini cesaretlendirdi, "Evet abi, birlikte başarabiliriz."En: Yusuf also encouraged his brother, "Yes bro, we can do it together."Tr: Emir, içindeki tereddütlere rağmen kabul etti.En: Despite his hesitations, Emir agreed.Tr: Üçü birlikte yola çıktılar.En: The three of them set off together.Tr: Rüzgâr hafifçe esiyordu ve ağaçlar sarı yapraklarını yerlere bırakmıştı.En: A light breeze was blowing, and the trees had cast their yellow leaves to the ground.Tr: Leyla, Emir'in koluna girerek ona destek oldu.En: Leyla linked her arm with Emir's, providing him support.Tr: Yusuf, iki adım önde ilerliyor, kestirme ve daha az zorlu bir yol bulmaya çalışıyordu.En: Yusuf was walking a few steps ahead, trying to find a shortcut and a less challenging path.Tr: Yavaş ama emin adımlarla yürüdüler.En: They walked slowly but surely.Tr: Emir’in bacağı ağrısa da, Leyla’nın dostluğu ve Yusuf’un dikkati ona güç veriyordu.En: Even though Emir's leg was aching, Leyla's friendship and Yusuf's attentiveness gave him strength.Tr: Nihayet, uzun ve zor bir yürüyüşün ardından, arzuladığı manzaraya ulaştılar.En: Finally, after a long and difficult walk, they reached the view they longed for.Tr: Tam zamanında!En: Just in time!Tr: İlk ışıklar zirvelerin ardında beliriyor, vadileri ışıkla dolduruyordu.En: The first lights appeared behind the peaks, filling the valleys with light.Tr: Emir, heyecanla fotoğraf makinesini hazırladı.En: Emir excitedly prepared his camera.Tr: Parlak sabah güneşi, balonların renklerini adeta büyülü bir hale bürüyordu.En: The bright morning sun gave the balloons' colors an almost magical glow.Tr: Deklanşöre bastığı an, kalbinde büyük bir sevinç hissetti.En: At the moment he pressed the shutter, he felt a great joy in his heart.Tr: Fotoğraf, düşündüğünden de muhteşem olmuştu.En: The photograph turned out even more magnificent than he had imagined.Tr: Leyla ve Yusuf yanında, Emir manzaraya gülümseyerek baktı.En: With Leyla and Yusuf by his side, Emir looked at the view with a smile.Tr: Bu an, bir fotoğraftan daha fazlasıydı.En: This moment was more than just a photograph.Tr: Kırık ayağına rağmen, hayatta desteğin ne kadar önemli olduğunu anladı.En: Despite his broken leg, he understood how important support is in life.Tr: Yardım teklifini kabul etmekteki güzelliği keşfetti.En: He discovered the beauty in accepting an offer of help.Tr: Dönüş yolunda, Emir’in yüreği hafiflemiş, gözleri etrafındaki güzelliklerle dolmuştu.En: On the way back, Emir's heart was lightened, filled with the beauties around him.Tr: Leyla ve Yusuf’la birlikte başardıkları bu yolculuk, hayatının en unutulmaz anlarından biri olacaktı.En: This journey, accomplished together with Leyla and Yusuf, would be one of the most unforgettable moments of his life.Tr: Ve bu sabahın hatırası, artık yalnızca bir fotoğraf değil, aynı zamanda dostluğun ve fedakarlığın birer sembolüydü.En: And the memory of this morning was no longer just a photograph, but also a symbol of friendship and sacrifice. Vocabulary Words:unique: kendine özgüclothed: bürünüyorgliding: süzülerekmagnificent: muhteşemcapture: yakalamakeager: sabırsızlanıyordufrustrated: kızgındıfade: sönmeyedeterminedly: kararlılıklahesitations: tereddütlerelinked: koluna girereksupport: ...
    続きを読む 一部表示
    15 分
  • Lost & Found: Adventure and Leadership in Cappadocia Caves
    2025/09/16
    Fluent Fiction - Turkish: Lost & Found: Adventure and Leadership in Cappadocia Caves Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-09-16-22-34-02-tr Story Transcript:Tr: Cappadocia'nın gizli mağarasında hafif bir rüzgar esiyordu.En: A gentle breeze was blowing in Cappadocia's hidden cave.Tr: Yapraklar yerde altın sarısı bir halı gibi serilmişti.En: Leaves lay spread out like a golden carpet on the ground.Tr: Melis, Serkan ve Burak, keşif dolu bir gün için mağaranın girişindeydiler.En: Melis, Serkan, and Burak were at the entrance of the cave for a day full of exploration.Tr: Melis, arkadaşlarının gözünde ne kadar cesur ve yetenekli olduğunu kanıtlamak istiyordu.En: Melis wanted to prove how brave and skilled she was in the eyes of her friends.Tr: Serkan her zamanki gibi dikkatliydı.En: Serkan was as cautious as ever.Tr: "Güvenli olmalıyız," dedi, harita üzerinde bir plan yaparken.En: "We need to be safe," he said while making a plan over the map.Tr: Melis içten içe biraz gergindi ama yüzüne yansıtmıyordu.En: Melis was a bit nervous inside but didn't show it on her face.Tr: Burak ise her zamanki gibi neşeliydi, özgüven dolu bir sesle, "Haydi gidelim, neler keşfedeceğiz bakalım!" dedi.En: Burak, as always, was cheerful, and with a voice full of confidence, he said, "Come on, let's go see what we'll discover!"Tr: Mağaranın içine adım attıklarında, aydınlatmanın yetersiz olduğu dar tünellerden geçtiler.En: As they stepped into the cave, they passed through narrow tunnels with insufficient lighting.Tr: Kayaların arasındaki serinlik tenlerine işliyordu.En: The coolness between the rocks seeped into their skin.Tr: Melis, liderlik rolünü üstlendi ve grubu dikkatlice yönlendirdi.En: Melis took on the leadership role and carefully guided the group.Tr: Fakat Burak, her zamanki gibi kendisini fazla kaptırmıştı.En: However, Burak, as usual, got too carried away.Tr: Bir an geldi ki Burak, gözden kayboldu.En: At one point, Burak disappeared from sight.Tr: Melis ve Serkan paniklediler, "Burak! Burak nerdesin?" diye seslendiler ama mağarada yankılanan ses dışında bir cevap yoktu.En: Melis and Serkan panicked, "Burak! Burak, where are you?" they called out, but there was no response other than the echo in the cave.Tr: Melis'in aklında iki seçenek vardı: Ya Serkan'ın dediği gibi geri dönüp yardım çağıracaklardı, ya da Bulacağından emin olmadığı Burak'ı bulmak için daha da derinlere gidecekti.En: Two options were running through Melis' mind: Either they would turn back and call for help as Serkan suggested, or she would venture deeper to find Burak, uncertain of finding him.Tr: Melis, kendine olan güvenini topladı.En: Melis gathered her confidence.Tr: "Onu bulmalıyız," dedi kararlı bir sesle.En: "We must find him," she said in a determined voice.Tr: Serkan'ın kaşları çatıldı ama Melis'e boyun eğdi.En: Serkan frowned but yielded to Melis.Tr: Beraberce daha derine indiler.En: Together, they went deeper.Tr: Aniden Melis bir ipucu buldu.En: Suddenly, Melis found a clue.Tr: Duvarlara kazınmış bir ok işareti, Burak'ın yön verdiğine dair bir işaretti.En: An arrow etched into the walls was a sign that Burak had marked a direction.Tr: Mağaranın derinliklerinde bir ışık gördüler.En: They saw a light in the depths of the cave.Tr: Ancak oraya ulaşabilmek için zorlu bir tırmanış gerekiyordu.En: However, reaching it required a challenging climb.Tr: Kalbi küt küt atan Melis, cesaretini toplayarak tırmanmaya başladı.En: With her heart pounding, Melis mustered her courage and began to climb.Tr: Serkan da hemen arkasındaydı.En: Serkan was right behind her.Tr: Engelleri birer birer aşarak, Burak'ın sıkıştığı küçük odaya ulaştılar.En: Overcoming obstacles one by one, they reached the small room where Burak was trapped.Tr: Burak, onları görünce içten bir nefes alıp gülümsedi.En: When Burak saw them, he breathed a sigh of relief and smiled.Tr: "Biraz belaya mı neden oldum?" diye şakacı bir sesle sordu.En: "Did I cause a bit of trouble?" he asked in a playful voice.Tr: Melis ise artık kendisine daha çok güveniyordu.En: Melis, on the other hand, was now more confident in herself.Tr: Serkan ve Melis, Burak'ı dikkatlice aşağı indirdiler.En: Serkan and Melis carefully helped Burak down.Tr: Gün batımıyla birlikte mağaradan çıktıklarında, hepsi rahatlamıştı.En: When they exited the cave at sunset, they were all relieved.Tr: Melis artık bir lider olarak kabul edildi ve Burak, risk almanın sınırlarını öğrendi.En: Melis was now accepted as a leader, and Burak learned the limits of taking risks.Tr: Üçü de huzurla dolu, hayatın basit ama önemli derslerini öğrenmiş olarak dönüyorlardı.En: Filled with peace, the three of them returned having learned simple yet important lessons from life.Tr: Cappadocia'nın sessiz güzelliği, ...
    続きを読む 一部表示
    15 分
  • Emir's Breakthrough: Conquering Allergy and Anxiety
    2025/09/14
    Fluent Fiction - Turkish: Emir's Breakthrough: Conquering Allergy and Anxiety Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-09-14-22-34-02-tr Story Transcript:Tr: İstanbul’un gökdelenlerle dolu finans bölgesinde, sonbaharın serin rüzgarlarıyla dans eden yapraklar ofis pencerelerine hafifçe vuruyordu.En: In İstanbul's finance district filled with skyscrapers, the leaves dancing in the cool autumn breeze gently tapped against the office windows.Tr: Emir, her zamanki gibi işine erken gelmişti.En: Emir, as usual, had arrived at work early.Tr: Ofisteki herkes telaş içindeydi.En: Everyone in the office was in a rush.Tr: Bugün Emir için büyük bir gündü; uzun zamandır beklediği o terfiyi alabilmek için önemli bir sunum yapacaktı.En: Today was a big day for Emir; he was scheduled to give an important presentation that could earn him the long-awaited promotion.Tr: Ancak, Emir’in aklında bir endişe vardı.En: However, Emir had a concern in mind.Tr: Basit bir sorun gibi görünse de, parfüm alerjisi bazen çok sıkıntı yaratıyordu.En: Although it seemed like a simple problem, his perfume allergy could sometimes be quite troublesome.Tr: Emir, geniş toplantı salonuna girdiğinde derin bir nefes aldı.En: When Emir entered the spacious meeting room, he took a deep breath.Tr: Salonun büyük camları, şehri kaplayan rengarenk yaprakları sergiliyordu.En: The room’s large windows displayed the city draped in colorful leaves.Tr: Masanın etrafında Selin ve Kemal oturuyordu.En: Seated around the table were Selin and Kemal.Tr: Emir, sunumunu dikkatlice hazırlamıştı.En: Emir had carefully prepared his presentation.Tr: Bölümünün fark edilmesini istiyor, yoğun çalışmasının takdir edilmesini umuyordu.En: He wanted his department to be noticed, hoping his hard work would be appreciated.Tr: Sunum başladı.En: The presentation began.Tr: Emir’in ses tonu kendinden emindi.En: Emir's tone was confident.Tr: Slaytlar arasında ilerledikçe, odadaki herkesin dikkatle onu dinlediğini hissetti.En: As he progressed through the slides, he felt everyone in the room listening attentively.Tr: Ancak bir süre sonra burnunda hafif bir kaşıntı başladı.En: However, after a while, a slight itch started in his nose.Tr: Kalbi hızla atmaya başladı.En: His heart began to race.Tr: Birinin parfümü ona dokunmuştu.En: Someone’s perfume had affected him.Tr: Muhtemelen Selin’in kullandığı güçlü çiçeksi koku!En: Probably Selin's strong floral scent!Tr: Emir, nefes almakta zorlanmaya başladı.En: Emir began to struggle to breathe.Tr: Durmalı mıydı?En: Should he stop?Tr: Yoksa devam mı etmeliydi?En: Or should he continue?Tr: Kafasında hızlıca bu soruları tartıştı.En: He quickly debated these questions in his mind.Tr: Her saniye değerliydi.En: Every second was valuable.Tr: O anda bir karar verdi.En: At that moment, he made a decision.Tr: Kısa bir ara veriyoruz, diye duyurdu.En: “We’ll take a short break,” he announced.Tr: Salondaki herkes merakla birbirine bakıyordu.En: Everyone in the room looked at each other with curiosity.Tr: Emir gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.En: Emir closed his eyes and took a deep breath.Tr: Kısa bir moladan sonra, Emir birden parfümle ilgili kişisel bir anısını anlatmaya başladı.En: After a short break, Emir suddenly started sharing a personal story about perfume.Tr: Herkes tebessümle onu dinledi.En: Everyone listened with smiles.Tr: Ardından sunuma kaldığı yerden devam etti ama bu sefer notlarına bakmadan, doğaçlama bir şekilde.En: He then continued the presentation from where he left off, but this time, improvising without looking at his notes.Tr: Sunum bittiğinde, salondaki herkes ona alkışlarla destek verdi.En: When the presentation ended, everyone in the room supported him with applause.Tr: Yönetim kurulu üyeleri, Emir’in çabuk düşünebilme yeteneğini ve profesyonelliğini övdü.En: The board members praised Emir for his quick-thinking ability and professionalism.Tr: Emir, o gün yalnızca bir sunumu başarıyla tamamlamadı, aynı zamanda kendine olan güvenini de tekrar kazandı.En: That day, Emir not only successfully completed a presentation but also regained his confidence.Tr: Ofisten ayrıldığında, yaprakların rüzgarla uçuştuğu sokakta, hayalleri ve hedefleri için daha da istekliydi.En: As he left the office, on the street where leaves fluttered in the wind, he was even more enthusiastic about his dreams and goals.Tr: Emir, bir şeyler değişmiş olduğunu biliyordu.En: Emir knew something had changed.Tr: Artık kim olduğunu ve neler yapabileceğini daha iyi biliyordu.En: He now understood better who he was and what he could do.Tr: Her adım, beklenmedik olaylara karşı hazırlıklı olmanın önemini ona bir kez daha hatırlatmıştı.En: Every step reminded him once more of the importance of being prepared for unexpected ...
    続きを読む 一部表示
    16 分
  • Blossoming Dreams: Zehra's Lavender Leadership Leap
    2025/09/13
    Fluent Fiction - Turkish: Blossoming Dreams: Zehra's Lavender Leadership Leap Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-09-13-22-34-02-tr Story Transcript:Tr: Lavanta Tepeleri Çiçek Çiftliği'nde güneş yeni doğuyordu.En: The sun was just rising at the Lavanta Tepeleri Çiçek Çiftliği (Lavender Hills Flower Farm).Tr: Yaz rüzgarı tarlalarda hafifçe esiyor, lavanta çiçeklerinin kokusunu etrafa yayıyordu.En: The summer breeze gently swept across the fields, spreading the scent of lavender flowers around.Tr: Bu huzurlu atmosferde, Zehra ve Emre, kahvaltılarını yapıp işlerine başlamak üzereydiler.En: In this peaceful atmosphere, Zehra and Emre were about to have their breakfast and start their work.Tr: Her sabah olduğu gibi, Zehra ellerini açtı ve çiftliğin güzelliğine teşekkür etti.En: As she did every morning, Zehra opened her hands and gave thanks for the beauty of the farm.Tr: Kalbinde büyüyen bir hayal vardı: Kendi çiçek çiftliği.En: She had a dream growing in her heart: her own flower farm.Tr: Bu sabah, çiftlik biraz sessizdi.En: This morning, the farm was a bit quiet.Tr: Daha az çalışan vardı ve işler yığılmıştı.En: There were fewer workers, and tasks were piling up.Tr: Zehra'nın aklında bir düşünce dolanıyordu: Acaba bu baskı altında liderlik yapabilir miydi?En: A thought was swirling in Zehra's mind: Could she lead under this pressure?Tr: Bu düşünce hem korkutucu hem de heyecan vericiydi.En: This thought was both frightening and exciting.Tr: "Günaydın Zehra!"En: "Good morning, Zehra!"Tr: diye gülümseyerek seslendi Emre.En: Emre called out with a smile.Tr: "Harika bir gün, değil mi?En: "It's a wonderful day, isn't it?Tr: Lavantalar bile dans ediyor."En: Even the lavenders are dancing."Tr: Zehra, Emre'nin neşesinden güç alarak gülümsedi.En: Zehra smiled, drawing strength from Emre's cheerfulness.Tr: "Evet, harika bir gün.En: "Yes, it's a wonderful day.Tr: Sanırım bugün çok çalışacağız."En: I guess we'll be working a lot today."Tr: Lavanta tarlasında işler yoğunlaşmıştı.En: Work had become intense in the lavender fields.Tr: Herkes bir o yana, bir bu yana koşturuyordu.En: People were rushing back and forth.Tr: Zehra, daha verimli bir yol bulmaları gerektiğini biliyordu.En: Zehra knew they needed to find a more efficient way.Tr: Derin bir nefes aldı ve toplanan işçilerin önüne geçti.En: She took a deep breath and stepped in front of the gathered workers.Tr: "Arkadaşlar, biraz daha organize olmamız lazım," dedi kararlılıkla.En: "Friends, we need to be a bit more organized," she said with determination.Tr: Zehra, hasat ekibini gruplara böldü.En: Zehra divided the harvesting team into groups.Tr: Her gruba belirli bir alan ve görev verdi.En: She assigned each group a specific area and task.Tr: İnsanlar ilk başta şaşırsa da, Zehra'nın planı kısa sürede işlerliği kanıtladı.En: Although people were initially surprised, Zehra's plan soon proved to be effective.Tr: Sakin adımlarla çalışan bir ekip her zaman daha etkilidir.En: A team working with steady steps is always more efficient.Tr: Günün sonunda, lavantalar başarıyla toplanmıştı.En: By the end of the day, the lavenders were successfully harvested.Tr: Zehra yorgundu ama mutluydu.En: Zehra was tired but happy.Tr: Yüzünde memnun bir ifade vardı.En: There was a satisfied expression on her face.Tr: Emre, elinde bir bardak soğuk limonatayla yanına geldi.En: Emre came over with a glass of cold lemonade.Tr: "Büyük iş çıkardın bugün.En: "You did a great job today.Tr: Bence patrona gidip geleceğin hakkında konuşmalısın."En: I think you should go talk to the boss about your future."Tr: Zehra, Emre'nin sözleriyle kendine güven kazandı.En: Zehra gained confidence from Emre's words.Tr: Belki de rüyasını gerçekleştirmek düşündüğü kadar uzak değildi.En: Maybe achieving her dream wasn't as distant as she thought.Tr: O lavanta tarlasında, Zehra geleceğine doğru küçük bir adım atmıştı.En: In that lavender field, Zehra had taken a small step towards her future.Tr: Kendi çiftliği gözünde canlanmaya başlamıştı bile.En: Her own farm had already started to take shape in her mind. Vocabulary Words:breeze: rüzgaratmosphere: atmosferswirling: dolanıyordupressure: baskıfrightening: korkutucuintense: yoğunlaşmıştıdetermination: kararlılıkefficient: verimliharvesting: hasatgathered: toplananstepped: geçtiassigned: verdisurprised: şaşırsaproved: kanıtladısteady: sakinsuccessfully: başarıylaexpression: ifadegained: kazandıconfidence: güvenachieving: gerçekleştirmekdistant: uzakshaping: canlanmayafuture: geleceğirushing: koşturuyordufields: tarlalardalavender: lavantaquiet: sessizdream: hayallead: liderlikorganized: organize
    続きを読む 一部表示
    14 分
  • Stormy Secrets: Escape from İstanbul's Ancient Reservoir
    2025/09/12
    Fluent Fiction - Turkish: Stormy Secrets: Escape from İstanbul's Ancient Reservoir Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-09-12-22-34-02-tr Story Transcript:Tr: İstanbul'un eski ve gizemli sarnıcı, tarihi sütunlar ve yankılanan sessizlikle doluydu.En: The old and mysterious reservoir of İstanbul was filled with ancient columns and an echoing silence.Tr: Fenerlerin sönük ışığı buranın mistik havasını arttırıyordu.En: The dim light of the lanterns enhanced its mystical ambiance.Tr: Göz alıcı güzelliğine rağmen, sarnıç şu an bir tehlikeyle karşı karşıyaydı.En: Despite its mesmerizing beauty, the reservoir was currently facing danger.Tr: Dışarıdaki fırtına şiddetle devam ediyordu ve sular içeri doluyordu.En: The storm outside continued with intensity, and water was flooding in.Tr: Kerem, Elif ve Nisan, sarnıcın karanlık köşesinde, bu muhteşem tarihin içinde kaybolmuşlardı.En: Kerem, Elif, and Nisan were lost in the dark corners of the reservoir, immersed in this magnificent history.Tr: Kerem'in aklında hep aynı düşünce vardı: "Gizli oda."En: The same thought kept crossing Kerem's mind: "Secret room."Tr: Söylentilere göre, bu odada çok değerli tarihi eserler vardı.En: According to rumors, there were very valuable historical artifacts in this room.Tr: Bu yüzden buradaydılar.En: That's why they were here.Tr: Kerem, bu odayı bulmayı kafasına koydu.En: Kerem was determined to find this room.Tr: Tarihçi edasıyla her detayı inceliyor, dalgın dalgın etrafa bakıyordu.En: With the air of a historian, he examined every detail, gazing around absentmindedly.Tr: Elif ise devamlı yükselen sulardan endişeliydi.En: Elif, however, was worried about the continuously rising waters.Tr: Su korkusunu bastırmaya çalışıyor, ama içindeki huzursuzluğu yenemiyordu.En: She tried to suppress her fear of water, but she couldn't overcome the unease inside her.Tr: Güvenliği düşündü; çıkış yolunu bulmak en mantıklısıydı.En: She thought of safety; finding a way out seemed the most logical.Tr: Nisan, sessiz ve düşünceliydi.En: Nisan was silent and contemplative.Tr: Sarnıcın atmosferine kapılmış, eski zamanları hayal ediyordu.En: Captivated by the atmosphere of the reservoir, she imagined ancient times.Tr: Ancak, Kerem’in ısrarcı hali onu endişelendiriyordu.En: However, Kerem's persistent attitude worried her.Tr: Suyun tehlikesini görmezden gelmek imkânsızdı.En: It was impossible to ignore the danger posed by the water.Tr: Sular hızla yükseldi.En: The water was rising rapidly.Tr: Kerem, "Devam edelim, yakınız," dedi hevesle.En: Kerem eagerly said, "Let's continue, we're close."Tr: Fakat Elif tereddüt etti.En: But Elif hesitated.Tr: "Çıkışı bulmalıyız, çok riskli," diye karşı çıktı.En: "We need to find the exit, it's too risky," she countered.Tr: İşler iyice ciddileştiğinde, Nisan harekete geçti.En: As things became more serious, Nisan took action.Tr: Su sesi, kararsız grubu bir araya getirdi.En: The sound of the water brought the indecisive group together.Tr: Sakin bir şekilde, Kerem'i ikna etmeye çalıştı.En: Calmly, she tried to persuade Kerem.Tr: Derken, bir yarıktan ışık sızdığını fark etti.En: Suddenly, she noticed light seeping through a crack.Tr: "Burada bir çıkış olabilir!"En: "There may be an exit here!"Tr: dedi heyecanla.En: she said excitedly.Tr: Üçü birlikte, Nisan'ın gösterdiği yöne yöneldi.En: The three of them headed in the direction Nisan indicated.Tr: Dar bir geçidi geçerken, aralarındaki dayanışma hissi çok kuvvetliydi.En: While passing through a narrow passage, their sense of solidarity was very strong.Tr: Suyun ürkütücü sesi artık daha da yaklaşmıştı.En: The ominous sound of the water was much nearer now.Tr: Sonunda, sarnıcın üstünde, onları özgürlüğe çıkaran açıklığı keşfettiler.En: Finally, they discovered an opening above the reservoir that led them to freedom.Tr: Dışarı çıktıklarında, fırtına hala şiddetliydi ama özgürdüler.En: When they got outside, the storm was still fierce, but they were free.Tr: Kerem, aradığı oda yerine buldukları yardımlaşmayı düşündü.En: Kerem thought about the camaraderie they had found instead of the room he sought.Tr: "Teşekkürler," dedi.En: "Thank you," he said.Tr: "Birlikte başardık."En: "We succeeded together."Tr: Elif de su korkusunu yenmenin gururunu hissediyordu.En: Elif felt the pride of overcoming her fear of water.Tr: Nisan ise hayallerin, gerçeklerle çarpıştığında ne yapması gerektiğini öğrenmişti.En: Nisan learned what to do when dreams collided with reality.Tr: Gökyüzü artık yeni umutlara açılırken, üçü de hayatlarının en önemli dersini almışlardı.En: As the sky now opened to new hopes, all three had learned one of the most important lessons of their lives.Tr: Güvenliğe ...
    続きを読む 一部表示
    15 分
  • Dancing Through Duty: A Heartfelt Break Between Crises
    2025/09/11
    Fluent Fiction - Turkish: Dancing Through Duty: A Heartfelt Break Between Crises Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-09-11-22-34-02-tr Story Transcript:Tr: Kemal, beyaz önlüğüyle bir an için oturdu.En: Kemal, in his white coat, sat down for a moment.Tr: Hava soğuktu ama netti.En: The air was cold but clear.Tr: Sonbaharın rüzgarı herkesin tenine dokunuyordu.En: The autumn wind touched everyone's skin.Tr: Erciyes Dağı'nın eteklerinde, çadırdan yapılan sahra hastanesine gelen gideni izledi.En: At the foothills of Erciyes Dağı, he watched those coming and going from the makeshift field hospital made of tents.Tr: Herkes çok yoğundu.En: Everyone was very busy.Tr: Bugün Zafer Bayramı'ydı ve dağda tırmanan birçok kişi kazaya uğramıştı.En: Today was Zafer Bayramı, and many people climbing the mountain had met with accidents.Tr: Elif, kırmızı lazcivert halk oyunu kostümüyle yanından geçti.En: Elif, in her red and navy blue folk dance costume, passed by him.Tr: Hemşire değil, bir gönüllüydü.En: She was not a nurse but a volunteer.Tr: Hastanede hem çalışıyor hem de yarınki halk oyunları yarışmasına hazırlanıyordu.En: She was both working at the hospital and preparing for the folk dance competition the next day.Tr: Elif'i izlerken kalbi hızlandı.En: As he watched Elif, his heart raced.Tr: "Elif," dedi, "bir şey konuşmam lazım."En: "Elif," he said, "I need to talk about something."Tr: Elif hafifçe gülümsedi.En: Elif smiled slightly.Tr: "Tabii, Kemal. Ama acele et. Çok işimiz var."En: "Of course, Kemal. But hurry, we have a lot to do."Tr: Kemal derin bir nefes aldı.En: Kemal took a deep breath.Tr: "Yarınki yarışma için partnerim olur musun?En: "Will you be my partner for tomorrow's competition?Tr: Benim halk oyunlarına katılacak bir partnerim yok."En: I don't have a partner to participate in the folk dances."Tr: Elif şaşırdı ama bu isteği reddedemeyecek kadar heyecanlıydı.En: Elif was surprised, but she was too excited to refuse this request.Tr: "Tabii, ama nasıl çalışacağız?En: "Of course, but how will we practice?Tr: Bugün burada durmak zorundayız."En: We have to stay here today."Tr: Kemal kafasında bir çözüm düşündü.En: Kemal thought of a solution in his head.Tr: "Aralarda çalışabiliriz.En: "We can practice during breaks.Tr: Müzik telefonlarında var."En: We have the music on our phones."Tr: Gün boyu hastaların arasında koştururken, Kemal boş kaldığı her an birkaç adım denedi.En: Throughout the day, as they rushed between patients, Kemal tried a few steps whenever he had a free moment.Tr: Elif de aynı şekilde fırsat kolluyordu.En: Elif similarly seized opportunities.Tr: Derken, Kemal bir figür denemek istediğinde komik bir karışıklık oldu.En: Then, when Kemal wanted to try a move, a funny mix-up occurred.Tr: Ağır hastane yatağını yanlışlıkla hareket ettirdi ve birkaç cihazı düşürdü.En: He accidentally moved a heavy hospital bed and knocked over a few devices.Tr: Sesler koridoru çınlattı.En: The sounds echoed down the corridor.Tr: Elif bu duruma güldü, ama Kemal'in de becerisine şaşırmadı.En: Elif laughed at the situation, but she wasn't surprised by Kemal's skill.Tr: Elif, "Bu eğlenceli oldu, kesinlikle partnerin olmalıyım," dedi kahkahalar içinde.En: Elif, "This was fun, I definitely have to be your partner," she said in between laughs.Tr: Kemal'in yüzü aydınlandı.En: Kemal's face lit up.Tr: Artık daha kararlı bir şekilde yarışmaya hazırlanabileceklerdi.En: They would now be able to prepare for the competition with more determination.Tr: Aralarda, Elif telefonundan müzik açtı.En: During breaks, Elif played music from her phone.Tr: Bu kısa anlarda bile birlikte nasıl uyum içinde olduklarını hissettiler.En: Even in these short moments, they felt how in sync they were.Tr: Zafer Bayramı bittiğinde, hastalar yavaş yavaş taburcu ediliyordu.En: When Zafer Bayramı ended, patients were slowly being discharged.Tr: Kemal, Elif'in gözlerine bakarak, "Bugün çok şey öğrendim.En: Looking into Elif's eyes, Kemal said, "I learned a lot today.Tr: Sorumluluk ve tutkuyu birlikte dengeleyebilirim," dedi.En: I can balance responsibility and passion together."Tr: Elif de onaylayarak başını salladı.En: Elif nodded in agreement.Tr: "Yarın sahnede iyi bir ikili olacağız," dedi.En: "We'll be a good duo on stage tomorrow," she said.Tr: Böylece ikili, yarının heyecanını ve hastanedeki anılarını kalplerine alarak günü sonlandırdı.En: And so, the pair ended the day with the anticipation of tomorrow and the memories from the hospital in their hearts.Tr: Yarışma için hazırdılar, hem de ne koşulda olursa olsun.En: They were ready for the competition, no matter the circumstances. Vocabulary Words:coat: önlükfoothills: eteklerindemakeshift: çadırdan yapılanhospital: hastanefolk dance: halk ...
    続きを読む 一部表示
    15 分
  • Against the Arctic: A Team's Triumph Over Nature's Fury
    2025/09/10
    Fluent Fiction - Turkish: Against the Arctic: A Team's Triumph Over Nature's Fury Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-09-10-22-34-02-tr Story Transcript:Tr: Emre ve Zeynep, Arktik tundrada bir araştırma ekspedisyonu için hazırlıklarını tamamladılar.En: Emre and Zeynep completed their preparations for a research expedition in the Arctic tundra.Tr: Kıyafetlerini sıkıca giydiler ve dışarı çıktılar.En: They dressed warmly and stepped outside.Tr: Hava soğuktu, rüzgar şiddetle esiyordu.En: The air was cold, and the wind was blowing fiercely.Tr: Arktik tundra, hiç ağaçsız, yalnızca sonsuz beyaz kar ve buzla kaplı bir alandı.En: The Arctic tundra was an area without trees, only covered with endless white snow and ice.Tr: Gökyüzü alacakaranlığa doğru soluyordu.En: The sky was fading towards twilight.Tr: Emre, çevresini inceledi.En: Emre examined his surroundings.Tr: Bu sessiz ortamda, yaşamın kırılganlığı ve güçlü doğa arasında bir denge vardı.En: In this silent environment, there was a balance between the fragility of life and the power of nature.Tr: "Bu verileri toplamak çok önemli," dedi Zeynep'e.En: "It's very important to gather this data," he said to Zeynep.Tr: "İklim değişikliğinin etkilerini anlamak için fırsatımız sınırlı."En: "Our opportunity to understand the effects of climate change is limited."Tr: Zeynep, Emre'nin endişesini hissedebiliyordu.En: Zeynep could sense Emre's concern.Tr: "Endişelenme, Emre. Birlikte başaracağız," diyerek ona destek oldu.En: "Don't worry, Emre. We will succeed together," she encouraged him.Tr: O, her zaman pozitifti ve Emre'nin yanında durmaktan asla çekinmezdi.En: She was always positive and never hesitated to stand by Emre.Tr: Veri toplama ekipmanlarını kurmaya başladılar.En: They began setting up their data collection equipment.Tr: Ama hava birdenbire değişti.En: But the weather suddenly changed.Tr: Şiddetli bir fırtına çıktı, ve rüzgarın uğultusu kulakları sağır ediyordu.En: A severe storm arose, and the howling wind was deafening.Tr: Fırtına, cihazlarını tehdit ediyordu.En: The storm threatened their equipment.Tr: Emre, derin bir nefes aldı; cihazlar bozulmuş görünüyordu.En: Emre took a deep breath; the devices seemed damaged.Tr: Zeynep, Emre'ye yaklaştı.En: Zeynep approached Emre.Tr: "Korkma, Emre. Cihazları yeniden kurabiliriz.En: "Don't be afraid, Emre. We can set up the devices again.Tr: Birlikte üstesinden geliriz." dedi.En: We can overcome this together," she said.Tr: Emre, Zeynep'in güvenine inandı ve kendini toparladı.En: Emre believed in Zeynep's confidence and pulled himself together.Tr: İkisi de fırtınaya meydan okuyarak çalışmaya devam etti.En: They both continued working, challenging the storm.Tr: Içleri üşüse de, pes etmediler.En: Even though they were cold, they did not give up.Tr: Sonunda fırtına dindi.En: Eventually, the storm subsided.Tr: Buz gibi rüzgar yatıştı ve nihayet güvenli bir şekilde üslerine dönebildiler.En: The icy wind calmed, and finally, they were able to return safely to their base.Tr: Topladıkları verileri inceleyen Emre, önemli sonuçlar elde ettiklerini fark etti.En: Examining the data they collected, Emre realized they had obtained significant results.Tr: Zeynep'le birlikte başardıkları için mutluydu.En: He was happy because they had succeeded together with Zeynep.Tr: "Sayende, Zeynep," dedi Emre gülümseyerek.En: "Thanks to you, Zeynep," Emre said with a smile.Tr: "Bu anı asla unutmayacağım."En: "I will never forget this moment."Tr: Bu tecrübe, Emre'nin kendi yeteneklerine olan güvenini artırdı.En: This experience increased Emre's confidence in his abilities.Tr: Artık zorluklar karşısında daha az korkuyordu.En: He was less afraid of challenges now.Tr: Ve en önemlisi, Zeynep gibi bir destekçiye sahip olduğu için minnettardı.En: And most importantly, he was grateful to have a supporter like Zeynep.Tr: Doğanın gücüne karşı olan saygısını asla kaybetmeyecekti.En: He would never lose his respect for the power of nature.Tr: Bu tundranın sessiz beyazlığı, onlara önemli dersler öğretmişti.En: The silent whiteness of the tundra had taught them important lessons.Tr: Emre, Arktik tundranın bu engin sessizliğinde, bilimsel tutkularının ve doğa kanunlarının dengesini bulmuştu.En: In the vast silence of the Arctic tundra, Emre found the balance between his scientific passions and the laws of nature. Vocabulary Words:expedition: ekspedisyonupreparations: hazırlıklarınıfiercely: şiddetlefragility: kırılganlığıopportunity: fırsatımızsense: hissedebiliyorduencouraged: destekdeafening: kulakları sağır edenthreatened: tehditapproached: yaklaştıdevices: cihazlarısubsided: dindiexamining: inceleyensignificant: önemliconfidence: güveninigrateful: minnettardısupporter: destekçibalance: dengetwilight: ...
    続きを読む 一部表示
    14 分
  • Secrets of the Past: A Family Mystery Unveiled
    2025/09/09
    Fluent Fiction - Turkish: Secrets of the Past: A Family Mystery Unveiled Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-09-09-22-34-02-tr Story Transcript:Tr: İstanbul'un sınırlarındaki terk edilmiş depo, sonbaharın ilk günlerinde, rüzgarla dans eden yapraklar arasında yükseliyordu.En: The abandoned warehouse on the outskirts of İstanbul rose among the leaves dancing in the wind during the first days of autumn.Tr: Emre ve Leyla, gizli bir toplanma noktasını bulmak için dikkatlice yaklaşırken, içeride saklı olan sırların peşindeydiler.En: Emre and Leyla, carefully approaching to find a secret meeting point, were in pursuit of the secrets hidden inside.Tr: Günlerdir dedikodusu yapılan aile sırrının kanıtlarının burada saklı olabileceği söyleniyordu.En: It was said that the evidence of the much-gossiped-about family secret could be hidden here.Tr: Emre, yıllardır hissettiği aile yabancılığına son verme umuduyla doluydu.En: Emre was filled with hope to put an end to the sense of family alienation he had felt for years.Tr: Büyük bir kararlılıkla, "Buraya girmek zorundayım, Leyla," dedi.En: With great determination, he said, "I have to go in here, Leyla."Tr: Leyla'nın aklında hâlâ şüpheler vardı.En: Leyla still had doubts in her mind.Tr: "Emre, bu yer güvenli olmayabilir.En: "Emre, this place might not be safe.Tr: Ama kaygılandığım şey bu değil... Ya hayal kırıklığına uğrarsak?"En: But that's not what concerns me... What if we end up disappointed?"Tr: Depoya adım attıklarında, içerideki hava soğuk ve nemliydi.En: As they stepped into the warehouse, the air inside was cold and damp.Tr: Paslanmış demir kirişler ve kırık camlar onların yolunu kesiyordu.En: Rusty iron beams and broken glass blocked their way.Tr: Her adımda zeminde yankılanan küçük çatırdamalar duyuluyordu.En: With each step, they heard small creaks echoing on the ground.Tr: Emre'nin kalbi daha hızlı atmaya başladı.En: Emre's heart began to beat faster.Tr: "Bu odada olmalı," dedi ve Leyla'ya işaret etti.En: "It must be in this room," he said, gesturing to Leyla.Tr: Gizli oda, eski kutular ve tozlu belgelerle doluydu.En: The secret room was filled with old boxes and dusty documents.Tr: Emre titreyen ellerle bir dizi sararmış fotoğraf ve kağıdın üzerindeki tozu silip süpürdü.En: With trembling hands, Emre wiped away the dust on a series of yellowed photos and papers.Tr: İlerledikçe, aile geçmişleri gözleri önünde belirmeye başladı.En: As they proceeded, their family history began to unfold before their eyes.Tr: “İnanılmaz…” diye mırıldandı Leyla, alçak bir sesle.En: "Incredible..." Leyla murmured in a low voice.Tr: Tam o sırada, depoda yankılanan ayak sesleri duydular.En: At that moment, they heard footsteps echoing in the warehouse.Tr: Hızla birbirlerine baktılar.En: They quickly looked at each other.Tr: "Biri geliyor!"En: "Someone is coming!"Tr: dedi Leyla, sesinde panik var.En: said Leyla, her voice tinged with panic.Tr: Emre çabukça birkaç belge topladı.En: Emre quickly grabbed a few documents.Tr: Kaçmak için Leyla’yla göz göze geldiler.En: They exchanged looks, ready to flee.Tr: Acele ile depodan çıkarken, kalplerindeki korku ve heyecan birbirine karıştı.En: As they hurriedly left the warehouse, the fear and excitement in their hearts mingled.Tr: Depodan ihtiyatla ve hızlıca uzaklaştılar.En: They cautiously and swiftly moved away from the warehouse.Tr: Onların ardından, içeri giren iki karanlık figür görünmez aralıklarda belirdi.En: Behind them, two dark figures appeared in the unseen gaps.Tr: Güvende olduklarından emin bir mesafeye ulaştıklarında, Emre'nin yüzünde bir şeylerin değiştiği açıkça belliydi.En: Once they reached a distance where they felt safe, it was evident that something had changed on Emre's face.Tr: Artık yalnızlık duygusundan sıyrılmış, ailesinin geçmişine dair çok daha fazla bilgiye sahipti.En: No longer was he burdened by the feeling of loneliness; he now possessed much more information about his family's past.Tr: Leyla ise, şüphelerine rağmen bu maceranın bir parçası olduğu için mutlu bir gülümsemeyle Emre'ye eşlik etti.En: Leyla, despite her doubts, accompanied Emre with a happy smile, glad to be part of this adventure.Tr: Emre'nin kararlılığına ve gerçekleri arayışına duyduğu saygı artmıştı.En: Her respect for Emre's determination and quest for truth had grown.Tr: İstanbul'un sessiz kollarında ilerleyen bu ikili, artık daha güçlü bir bağla birbirlerine kenetlendiler.En: The duo, advancing in the quiet arms of İstanbul, were now bonded by a stronger connection.Tr: Emre, ailesinin geçmişine doğru karanlıkta bir adım atarken, Leyla yanındaydı.En: As Emre took a step into the darkness of his family's past, Leyla was by his side.Tr: Henüz keşfedecekleri daha çok ...
    続きを読む 一部表示
    15 分