• From Kapalıçarşı to Dreams: Özlem's Journey in Fabric

  • 2025/03/25
  • 再生時間: 16 分
  • ポッドキャスト

From Kapalıçarşı to Dreams: Özlem's Journey in Fabric

  • サマリー

  • Fluent Fiction - Turkish: From Kapalıçarşı to Dreams: Özlem's Journey in Fabric Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-03-25-22-34-02-tr Story Transcript:Tr: İstanbul'un kalbinde, tarihi ve büyüleyici Kapalıçarşı bir bahar günü canlanıyordu.En: In the heart of İstanbul, the historical and enchanting Kapalıçarşı was coming to life on a spring day.Tr: Ramazan ayının huzurlu havası her yana sinmişti.En: The peaceful atmosphere of the Ramazan month had permeated everywhere.Tr: Baharatların kokusu ve esnafın sesleri etrafa yayılıyordu.En: The scent of spices and the sounds of the merchants filled the air.Tr: Bu kalabalığın içinde, gözleri parlayan bir kadın, Özlem, adımlarını dikkatle atıyordu.En: In this crowd, a woman with sparkling eyes, Özlem, was carefully making her way.Tr: Özlem, sıradan bir kumaş arayışında değildi.En: Özlem was not in search of an ordinary fabric.Tr: Onun amacı, Osmanlı tarzı, nadir ve yüksek kaliteli bir kumaş bulmaktı.En: Her goal was to find an Ottoman-style, rare, and high-quality fabric.Tr: Hayallerinde küçük bir tasarım stüdyosu kurmak vardı.En: She dreamed of opening a small design studio.Tr: Özlem’in dikkatini, bir tezgâhın ardında enerjik bir şekilde ürünlerini tanıtan Emre çekti.En: Özlem’s attention was caught by Emre, who was energetically presenting his products behind a stall.Tr: Emre, kumaşları hem sevgisiyle hem de bilgisiyle anlatıyordu.En: Emre was describing the fabrics with both love and knowledge.Tr: “Bu kumaş ipek, Safranbolu’dan geldi,” dedi keyifle, elinde ince bir şale tutarak.En: “This fabric is silk, it came from Safranbolu,” he said joyfully, holding a delicate shawl in his hand.Tr: “Elde boyandı ve her parçası bir hikâye anlatıyor.” Özlem, Emre'nin bilgisinden etkilendi ama temkinliydi.En: “It is hand-dyed and each piece tells a story.” Özlem was impressed by Emre's knowledge but remained cautious.Tr: Uygun fiyatlı bir şey bulabileceğine dair içgüdülerine güvenmek istiyordu.En: She wanted to trust her instincts to find something affordably priced.Tr: “Öncelikle fiyatına bakalım, değil mi?” diye hafifçe gülümsedi.En: “First, let's look at the price, right?” she smiled gently.Tr: Emre, Özlem’i etkileyebilmek için daha fazla anlatmaya başladı, “Bu kumaş, gerçekten özel.En: To impress Özlem, Emre started to tell more, “This fabric is truly special.Tr: Beğendiğiniz dokuma Osmanlı dönemine ait tekniklerle yapılmış.” Ama Özlem sormadan edemedi, “Peki, fiyatı nasıl?” Bir süre dolaşıp farklı tezgâhları gezdiler.En: The weave you liked was made with techniques from the Ottoman period.” But Özlem couldn’t help asking, “So, how is the price?” They wandered for a while, visiting different stalls.Tr: Kalabalığın içinde birbirlerine kaybolmadan durmaya dikkat ediyorlardı.En: They were careful not to lose sight of each other in the crowd.Tr: Emre, sonunda bir kumaşı işaret etti.En: Finally, Emre pointed out a fabric.Tr: Özlem’in gözleri, kadife yumuşaklığında, zengin desenli bir kumaşa saplandı.En: Özlem's eyes got fixed on a velvet-soft, richly patterned fabric.Tr: İşte, tam o aradığı şey!En: That's exactly what she was looking for!Tr: Ancak Emre’nin sesi havada yankılandı, “Maalesef, bu kumaş rezerve edildi.” Özlem'in içindeki heyecan bir anda durgunlaştı.En: However, Emre's voice echoed in the air, “Unfortunately, this fabric is reserved.” Özlem's excitement suddenly subsided.Tr: Ama pes etmedi.En: But she didn’t give up.Tr: “Belki başka bir çözüm bulabiliriz?” dedi kararlı bir sesle.En: “Maybe we can find another solution?” she said with a determined voice.Tr: Emre, Özlem’in tutkusunu ve kararlılığını fark etti.En: Emre noticed Özlem's passion and determination.Tr: Uzun zamandır bu kadar hevesli bir müşteriyle karşılaşmamıştı ve içten içe bu genç kadına yardımcı olma isteği doğdu.En: He hadn’t encountered such an enthusiastic customer in a long time, and inwardly, he felt the urge to help this young woman.Tr: “Senin gibi biri için bu kumaşı satmalıyım,” dedi sonunda.En: “I must sell this fabric to someone like you,” he said finally.Tr: Özlem’e inanmıştı.En: He believed in Özlem.Tr: Özlem, Emre’nin uzattığı kumaşı minnettarlıkla aldı.En: Özlem gratefully took the fabric offered by Emre.Tr: Bu sadece bir kumaş değildi.En: This was not just a piece of fabric.Tr: Kendi yolculuğunun, hayallerinin bir başlangıcıydı.En: It was the beginning of her journey, her dreams.Tr: İkisi de günün sonunda, başka birinin hayatında iz bırakmanın tatminini yaşadılar.En: By the end of the day, both experienced the satisfaction of leaving a mark on someone else’s life.Tr: Özlem'in özgüveni artmış, Emre ise başkalarına ilham ...
    続きを読む 一部表示

あらすじ・解説

Fluent Fiction - Turkish: From Kapalıçarşı to Dreams: Özlem's Journey in Fabric Find the full episode transcript, vocabulary words, and more:fluentfiction.com/tr/episode/2025-03-25-22-34-02-tr Story Transcript:Tr: İstanbul'un kalbinde, tarihi ve büyüleyici Kapalıçarşı bir bahar günü canlanıyordu.En: In the heart of İstanbul, the historical and enchanting Kapalıçarşı was coming to life on a spring day.Tr: Ramazan ayının huzurlu havası her yana sinmişti.En: The peaceful atmosphere of the Ramazan month had permeated everywhere.Tr: Baharatların kokusu ve esnafın sesleri etrafa yayılıyordu.En: The scent of spices and the sounds of the merchants filled the air.Tr: Bu kalabalığın içinde, gözleri parlayan bir kadın, Özlem, adımlarını dikkatle atıyordu.En: In this crowd, a woman with sparkling eyes, Özlem, was carefully making her way.Tr: Özlem, sıradan bir kumaş arayışında değildi.En: Özlem was not in search of an ordinary fabric.Tr: Onun amacı, Osmanlı tarzı, nadir ve yüksek kaliteli bir kumaş bulmaktı.En: Her goal was to find an Ottoman-style, rare, and high-quality fabric.Tr: Hayallerinde küçük bir tasarım stüdyosu kurmak vardı.En: She dreamed of opening a small design studio.Tr: Özlem’in dikkatini, bir tezgâhın ardında enerjik bir şekilde ürünlerini tanıtan Emre çekti.En: Özlem’s attention was caught by Emre, who was energetically presenting his products behind a stall.Tr: Emre, kumaşları hem sevgisiyle hem de bilgisiyle anlatıyordu.En: Emre was describing the fabrics with both love and knowledge.Tr: “Bu kumaş ipek, Safranbolu’dan geldi,” dedi keyifle, elinde ince bir şale tutarak.En: “This fabric is silk, it came from Safranbolu,” he said joyfully, holding a delicate shawl in his hand.Tr: “Elde boyandı ve her parçası bir hikâye anlatıyor.” Özlem, Emre'nin bilgisinden etkilendi ama temkinliydi.En: “It is hand-dyed and each piece tells a story.” Özlem was impressed by Emre's knowledge but remained cautious.Tr: Uygun fiyatlı bir şey bulabileceğine dair içgüdülerine güvenmek istiyordu.En: She wanted to trust her instincts to find something affordably priced.Tr: “Öncelikle fiyatına bakalım, değil mi?” diye hafifçe gülümsedi.En: “First, let's look at the price, right?” she smiled gently.Tr: Emre, Özlem’i etkileyebilmek için daha fazla anlatmaya başladı, “Bu kumaş, gerçekten özel.En: To impress Özlem, Emre started to tell more, “This fabric is truly special.Tr: Beğendiğiniz dokuma Osmanlı dönemine ait tekniklerle yapılmış.” Ama Özlem sormadan edemedi, “Peki, fiyatı nasıl?” Bir süre dolaşıp farklı tezgâhları gezdiler.En: The weave you liked was made with techniques from the Ottoman period.” But Özlem couldn’t help asking, “So, how is the price?” They wandered for a while, visiting different stalls.Tr: Kalabalığın içinde birbirlerine kaybolmadan durmaya dikkat ediyorlardı.En: They were careful not to lose sight of each other in the crowd.Tr: Emre, sonunda bir kumaşı işaret etti.En: Finally, Emre pointed out a fabric.Tr: Özlem’in gözleri, kadife yumuşaklığında, zengin desenli bir kumaşa saplandı.En: Özlem's eyes got fixed on a velvet-soft, richly patterned fabric.Tr: İşte, tam o aradığı şey!En: That's exactly what she was looking for!Tr: Ancak Emre’nin sesi havada yankılandı, “Maalesef, bu kumaş rezerve edildi.” Özlem'in içindeki heyecan bir anda durgunlaştı.En: However, Emre's voice echoed in the air, “Unfortunately, this fabric is reserved.” Özlem's excitement suddenly subsided.Tr: Ama pes etmedi.En: But she didn’t give up.Tr: “Belki başka bir çözüm bulabiliriz?” dedi kararlı bir sesle.En: “Maybe we can find another solution?” she said with a determined voice.Tr: Emre, Özlem’in tutkusunu ve kararlılığını fark etti.En: Emre noticed Özlem's passion and determination.Tr: Uzun zamandır bu kadar hevesli bir müşteriyle karşılaşmamıştı ve içten içe bu genç kadına yardımcı olma isteği doğdu.En: He hadn’t encountered such an enthusiastic customer in a long time, and inwardly, he felt the urge to help this young woman.Tr: “Senin gibi biri için bu kumaşı satmalıyım,” dedi sonunda.En: “I must sell this fabric to someone like you,” he said finally.Tr: Özlem’e inanmıştı.En: He believed in Özlem.Tr: Özlem, Emre’nin uzattığı kumaşı minnettarlıkla aldı.En: Özlem gratefully took the fabric offered by Emre.Tr: Bu sadece bir kumaş değildi.En: This was not just a piece of fabric.Tr: Kendi yolculuğunun, hayallerinin bir başlangıcıydı.En: It was the beginning of her journey, her dreams.Tr: İkisi de günün sonunda, başka birinin hayatında iz bırakmanın tatminini yaşadılar.En: By the end of the day, both experienced the satisfaction of leaving a mark on someone else’s life.Tr: Özlem'in özgüveni artmış, Emre ise başkalarına ilham ...

From Kapalıçarşı to Dreams: Özlem's Journey in Fabricに寄せられたリスナーの声

カスタマーレビュー:以下のタブを選択することで、他のサイトのレビューをご覧になれます。