検索キーワード： 著者 "Stefan Zweig" すべてのカテゴリー

600 Quotations from the Great Writers of the 20th Century features the wit and wisdom of some of the 20th Century’s greatest writers and minds. A cherry-picked selection, the collection includes quotes from the likes of famous Irish poet and playwright, Oscar Wilde, American-Lebanese writer and poet Khalil Gibran, Winston Churchill, Britain’s celebrated prime minister, and many more.

Auf einer Schiffsreise von New York nach Buenos Aires kommt der Ich-Erzähler dem arroganten Schachweltmeister Mirko Czentovic erst nahe, als sich dieser bereit erklärt, gegen alle Hobbyspieler gemeinsam eine Partie zu spielen. Als diese schon verloren scheint, greift ein Dr. B. in das Spiel ein und holt gegen Czentovic noch ein Remis heraus. Durch Dr. B.s seltsames Spielfieber neugierig gemacht, will der Ich-Erzähler mehr von ihm erfahren. Daraufhin berichtet ihm Dr. B. von seiner monatelangen Einzelhaft im Wiener Gestapo-Gefängnis, wo er dem Irrewerden nur dadurch entkam, dass er aus einem entwendeten Schachbuch Meisterpartien nachspielte.

"Die Weltminute von Waterloo" ist ein Teil von Stefan Zweigs "Sternstunden der Menschheit", eine Sammlung historischer Prosa-Miniaturen. Die acht sprachlich verdichteten Kapitel handeln von Napoleons bedeutender Schlacht bei Waterloo. Fesselnd werden dabei die wetterbedingten Schwierigkeiten der Truppen sowie die Rolle des Generals Emmanuel de Grouchy beleuchtet.

À bord d'un paquebot qui relie New-York à Buenos Aires, la présence d'un champion du monde d'échecs intrigue, de réputation rustre et vénal, Mirko Csentovic serait doué uniquement devant un échiquier. Durant cette longue traversée le narrateur, amateur d'échecs, décide d'organiser des parties afin d'observer le personnage. Un inconnu, discret et élégant intervient alors et met en difficulté le maître, comment a-t'il aquis un telle maîtrise du jeu ? Stephan Zweig écrit cette longue nouvelle alors qu'il fuit le nazisme.

Dans une pension de famille de la Côte d'Azur très "comme il faut", l'épouse d'un client honorable disparait avec un jeune français très apprécié jusqu'à cet évènement qui trouble la petite communauté. Seul le narrateur cherche à nuancer l'opprobre bientôt rejoint par une anglaise âgée et distinguée qui sans approuver le geste semble moins outrée que les autres. Cette discussion les rapprochera au point qu'elle lui confiera une aventure passée dont elle n'avait jamais parlé et qui dura Vingt-quatre heures.

Mit den Erinnerungen eines Europäers hat Stefan Zweig seine persönliche, zugleich eine der besten Analysen der Jahrzehnte zwischen dem ausgehenden 19. Jahrhundert und dem 2. Weltkrieg verfasst.

Stefan Zweig's memoir, The World of Yesterday, recalls the golden age of prewar Europe - its seeming permanence, its promise and its devastating fall with the onset of two world wars. Zweig's passionate, evocative prose paints a stunning portrait of an era that danced brilliantly on the brink of extinction. It is an unusually humane account of Europe from the closing years of the 19th century through to World War II, seen through the eyes of one of the most famous writers of his era.

"Chess Story," also known as "The Royal Game," is Stefan Zweig's compelling novella that unfolds on a passenger steamer. It narrates the psychological duel between Mirko Czentovic, a chess champion with a mysterious past, and Dr. B, a reclusive genius. Set against the backdrop of World War II, the story explores themes of isolation, obsession, and the struggle for intellectual sanity.

Stefan Zweig was born on the 28th November 1881 in Vienna, then part of the Austro-Hungarian Empire, and into a wealthy Jewish family with interests in banking and textiles. Zweig first published in 1900 and two decades later was a popular and highly regarded author in many parts of the world, although not in England. He was also the librettist with Richard Strauss of two operas and a keen collector of autographed musical manuscripts. His collection of over two hundred pieces was later donated to the British Library.

Geçmişe Yolculuk, uzun bir ayrılıktan sonra yeniden bir araya gelen iki insanın, yitip gitmiş zamanla yüzleşme öyküsünü sunuyor. Stefan Zweig, yılların getirdiği uzaklığı ve anılara sinen sessiz soruları usta bir dille işliyor.

Savaşlarla tarumar edilmiş Avrupa'da bütün dünyası sadece kitaplar olan bir garip adam: Jacop Mendel. Onun kendisine ait kitaplar dünyasında savaşlar yoktu, yanlış anlaşılmalar yoktu, sadece sayılar, sözcükler, başlıklar ve isimler hakkında sonsuz bilgi ve daha fazla bilgi edinme arzusu vardı.

Yahudi'leri en değerli varlıkları olan eski inancından zorla koparmak isteyen dini fanatik grup Flagellantlar, kalplerinde nefret ve ellerinde kanla Almanya'da görülmüşlerdi. Bildikleri tek kurtuluş yolu kaçmaktı. Parıldayan sokaklarda yüksek duvarlar oluşturmuş kar tanelerinin gizemli şarkısı altında birçok kere iç çekildi ve yola çıkıldı. Şimdi sıcak gözyaşları, buz kesmiş, acı çeken yüzlerden aşağı süzülüyordu ve karlar üzerinde parlayan buz damlacıklarına dönüşüyordu.

Fransız Devrimi sırasında, iç savaş ve aylar süren kuşatmalardan derinden etkilenmiş olan Lyon'da her gün daha da acımasız yeni kararnameler ile adaletin tırpanı insanları biçiyordu. Geçici bir hapishanede bir grup mahkum infaz edilmeyi bekliyordu. Bir gün yeni bir mahkum grubu getirilince genç bir çift mucizevi şekilde yeniden bir araya gelir. Birden bir ateşin ayrı düşmüş iki alevi gibi birleşirler.

Stefan Zweig'ın bu gerilim yüklü çarpıcı hikayesinin sonuna geldiğinizde sevginin, kinin, şiddetin, öldürme içgüdüsünün sarmalında katilin kim olduğundan hiç şüpheniz kalmayacak.

Napolyon'un İspanya'daki savaşı sırasında askerleriyle pusuya düşürülen bir Fransız Albay, tek başına mahsur kaldığı bilinmeyen bir ormanda, düşman topraklarının ortasında umutsuzca hayatta kalmaya çalışır. Albayın yaşaması artık şansa bağlıdır. Kılıcından bir yansıma, altındaki bir çalının sesi ona her an ihanet edebilir ve onu, işkenceye susamış bu asilerin eline savunmasız bir av gibi teslim edebilirdi.

Kızıl, derin duyguların, sırların ve dramatik olayların gölgesinde gelişen bir aşk hikayesini anlatıyor. İki farklı dünyadan gelen iki insanın, imkansız görünen bir bağ kurarak birbirlerine olan tutkularını keşfetmeleri… Ancak, geçmişin gölgeleri ve toplumsal baskılar, onların mutluluğunu tehdit ediyor.

Stefan Zweig'in ustalıkla kaleme aldığı "Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu", bir kadının ömür boyu süren, karşılıksız aşkını anlatan dokunaklı bir hikayeyi gözler önüne seriyor. Sessizce izlediği, sevdiği adamın hayatına dokunma çabaları ve yaşadığı derin duygusal çalkantılar, okuyucuyu insan ruhunun en gizli köşelerine davet ediyor.

Bu öyküler, yeri geldiğinde içimizi ısıtan bir umut ışığına, yeri geldiğinde sorgulamalara ve çatışmalara dönüşerek; sevgi, fedakârlık ve sorumluluk duygularının ne denli güçlü olabileceğini gösteriyor. Zweig’in canlı anlatımı, okuru karanlık bir köşeden aydınlık bir ufka sürüklerken, hayatın kendisinin de bir mucize olduğuna işaret ediyor.

Œuvre la plus connue de Stefan Zweig, cette nouvelle relate une partie d'échecs durant laquelle un inconnu oppose une résistance inattendue à l'un des grands champions de la discipline. Mais qui est cet homme dont on apprendra plus tard qu'il fut prisonnier du régime nazi ? Comment fait-il pour jouer si bien aux échecs ?

Wer träumt nicht davon, endlich der Stadt zu entfliehen und den Blick über Wiesen und Berge schweifen zu lassen? Große Autoren erzählen von den Freuden eines einfachen Lebens im Einklang mit der Natur, von der Apfel- und Heuernte und vielem mehr.